25.3.12

Take Shelter :: Sığınağına Hapsolan Ruhlar


Karısı ve işitme engelli bir kızından oluşan ailesiyle -ilk bakışta- mütevazı ve de mutlu bir hayat sürdürdüğü gözlenen, 'mavi yakalı işçi' bir adamın iç dünyası, âdeta bir korku filmi plâtosundan farksızdır..

Geceleri, kendini ve aile fertlerini tehdit altında gördüğü korkunç imajlı kâbuslar, giderek uyanıkken görünen görsel ve işitsel sanrılara dönüştüğünde, günlük yaşantısını sürdürmesi iyice güçleşecektir..

Bu arada, ufukta kararmakta olan gökyüzü ve çakan şimşekler, büyük bir kasırganın yaklaştığı haberini kendisine vermektedir..

Bu fazlasıyla tehlikeli durum karşısında, bütün bu olanlardan ve olacaklardan, kendini ve de biricik ailesini koruyabilecek muhkem bir sığınak inşa edip, bir an önce oraya kapanmak, kesinlikle en doğru hareket olacaktır..



Henüz on yaşındayken, markete gittikleri arabada kendisini bırakarak kaçıp gitmiş, o günden beri de sürekli hastanede yatan/yaşayan 'şizofren' bir annenin varlığıyla ve kalıtsal tehditiyle büyümüş -hasbelkader- meslek edinip, aile kurmuş bir adamın, hayat denen şu arenadaki umarsız çırpınışları..

Film bunu ne kadar öngörüyor pek de emin değilim, ama onun özellikle yapmayı amaçladığına inandığım 'hayâti' itirazı çok önemli buluyorum: "Ey Psikiyatri denen 'bilim' dalı! Psikolojik sorunları olan insanı, hastaneye kapatıp toplumdan izole ederek ve ilaç bombardımanına mâruz bırakarak iyileştiremezsin.. Tam tersine, sorunun daha da derinleşip, önce o insanı, sonra da en yakınlarını esir almasını anca seyredersin.."




Sığınaktan çıkışta, 'hasta' kocasının bizzat kapıyı açmasında ısrar eden kadının, bu hareketiyle, adamın belki tam olarak iyileşmesinde değilse de belirtilerin gerilemesinde kesin katkısı olduğunu düşünüyorum..
Ki hemen akabinde 'modern ve mücehhez tıp' devreye girerek, hastalığın seyrini en dibe doğru hızlandırmayı becerecektir..

Oysa benim -tecrübeye de dayalı- iddiam şudur ki, takıntı ve fobi gibi psikolojik sorunlar -henüz derinleşip kronikleşmeden- sadece ve sadece, hastanın kendi kendine müdahalesiyle sorun olmaktan çıkabilir..

Bu müdahalelerin başta gelenleri, sosyalleşme, kendi kendine telkin ve korkuların, takıntıların üstüne üstüne gitmekten ibârettir.. 
Bu safhada, ilaç dâhil diğer her türlü girişim, boşa kürek çekmekten ibârettir..




Bazı sahnelerde, Alfred Hitchcock'un The Birds'ünü hatırlatırcasına kuşları kullanan film, yine, kuş sürülerinin gökyüzündeki 'kara bulutlar misâli', büyüleyici danslarını da en güzel şekilde değerlendiriyor..

Bizdeki onlarca yıl aralıklarla gelen büyük depremlerden farksız; ancak çok daha sık tekrarlanan ve geçtiği yerlerde enkâz bile bırakmayan kasırga ve de hortumların Amerikan halkında yarattığı psikolojiyi hep merak etmişimdir..

Michael Shannon ile Jessica Chastain'in güçlü performanslarıyla insanı zaman zaman soluksuz bırakan film, bu doğa olayının insan üzerindeki etkisini -kâbuslar da dâhil- tüm gerçekliğiyle gösterirken, çok başarılı..




Kâbusları ayırt etmek mümkün olsa da, sanrılarla gerçeğin sınırlarının tamamen belirsizleştiği anları betimleyen sahnelerde, filmin kahramanı kadar seyirciyi de 'çaresiz' bırakan, her açıdan mükemmel çekilmiş bu film, son derece etkileyici, dramatik ve psikolojik bir gerilim..


Take Shelter / Sığınak

Yönetmen: Jeff Nichols
Senaryo: Jeff Nichols
Tür: Gerilim, dram
Oyuncular: Michael Shannon, Jessica Chastain, Shea Whigham
Yapım: ABD, 2011, 120′

/10