Yakınında, bir Köy Enstitüsü'nün
de bulunduğu bir köyde, o sırada popülerliğinin
zirvesinde olan Hitler'den ilham, Jandarma'dan da destek alan bir
takım lümpen tosunlar, bölgede barınmakta olan bir
Çingene ailesine -sıtma yaydıkları bahanesiyle- saldırarak
katliam yaparlar..
Buradan sağ kurtulan bir nine ve onun
torunu olan genç kıza, Enstitü sahip çıkar..
Bu mevcut durum, Enstitü'nün
varlığından zaten öteden beri rahatsız olan tosuncuklar ve
bir Hitler aşığı olan karakol komutanı için, arayıp da
bulamadıkları bir gerekçe yaratmıştır..
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali
Yücel'in öncülüğünde uygulanması kırklı
yılların başına denk gelen, kadim Anadolu topraklarının ve onun
çilekeş halklarının -belki de- tarih boyunca görüp
görebileceği en önemli eğitim projesiydi Köy
Enstitüleri..
Türkiye Cumhuriyeti'nin ABD'nin
kucağına -bir daha kalkmamak üzere- güzelce oturmasını
sağlayan Truman Doktrini'nin şartlarından biri olarak
kapatıldıklarında, ülkenin ve tüm bölgenin makus
kaderini değiştirebilecek özelliğiyle, tabandan yeşerip
yükselmekte olan bir büyük devrim ağacının kökü, böylece kurutulmuş oldu..
Toplumumuzun hafızasından dahi
silinen enstitülerden geriye kalan boşluk İmam Hatip
Liseleri'yle dolduruldu da çocuklarımız bilinçli
birer Komünist olmaktan ve kız-erkek bir arada okurken doğacak
cinsel tehlikelerden uzak tutuldular..
Tamam, kızlarımızın kaderi yine pek
değişmedi galiba, ama oğlanların hepsi, namazında niyazında
birer antikomünist oldular çok şükür..
Her güzel ve yararlı şeyin başına geldiği gibi, fazla yaşatılmayan bu kurum hakkında bir film yapıldığı haberi, benim açımdan son yılların en büyük müjdesiydi..
Gelgelelim, gönül
rahatlığıyla, 'idare eder bir sinema filmi' demenin dahi zor
olduğu bu yapımdan sonra, hayal kırıklığım da o derece büyük
oldu..
Başta Erkan Can olmak üzere
birçok usta oyuncunun dahi 'acemice' rol kestiği
film, adeta 'objektifsiz' bir kamerayla çekilmişcesine
tarafgir ve her açıdan çok sorunlu yönetilmiş
bir 'propaganda filmi' havasında..
Her ne kadar özüme ters gelse
de, propaganda filmi çekmek elbette bir suç değil;
hatta bir ihtiyaç olarak da görülebilir..
Ancak böylesi bir çalışma,
savunulan davanın anti-propagandası olmaktan başka bir işe
yaramayacaktır ki..
Ayrıca bu, aynı konuda yapılması
düşünülen başka projelerin, önünü tıkama ihtimali de yaratacaktır..
Filmin yapımcı ve oyuncusu olan Erkan
Can, "Köy enstitüsü filmi çekmek sanat
yapmak değil, memleket meselesidir." buyurmuş..
'Memleket meselesi' kısmına tamamen
katılıyorum; ama, 'sanatı dışlayarak film yapma' anlamsızlığına, değil..
Hem bu durumun, o memleket meselesinin tartışılmasına zarar
vermekten başka bir işe yaramayacağını görebilmek bu kadar
zor mu?
Bu film için herkesin gönüllü
çalışması harika bir şey..
Yapabileceğim bir katkı olsaydı ve
tabii teklif edilseydi eğer, daha 'Köy Enstitüsü'
lafı geçtiğinde ben de atlardım olaya..
Peki ya o aktivizmin verdiği sonuç
ne olacak?
Hiç şüphesiz ki bir yerden
sonra artık, o gönüllülüğün ortaya koyduğu
eserdir önemli olan..
Dönemin İlköğretim Genel
Müdürü ve köy enstitülerinin mimarlarından
biri olan İsmail Hakkı Tonguç (ki kendisi aynı zamanda
filmin 'dış sesi'dir), kafamdaki 'kahraman' hayali tuzla buz olan
'gerçek' adamlardan biri oldu..
Perdeden seyirciye yansıtıldığı
kadarıyla- tepeden bakışlı, itici tavırlı, 'Atasözleri ve
Deyimler Sözlüğü' içeriğiyle konuşan o
adamın açtığı okula -kimse kusura bakmasın ama- değil
kaydolmak, önünden bile geçmem ben..
Hadi dış ses olarak anlatırken lügat paralayabilirsin, ama normal hayatta, resmen istatistiki bilgiler de içeren bir kitap gibi konuşmak da neyin nesi yahu..
Yönetmen Ali Adnan Özgür’ün,
hayalini gerçekleştiren insanlara has ‘saf’ heyecanı,
beni çok etkiledi; ama öte yandan gerçekleri de
söylemek zorundayım..
Bazı filmlere yapılan, 'müsamere
gibi' biçimindeki kötüleme klişesini, burada da
rahatlıkla kullanabiliriz..
Hatta bir de ekleme yapabiliriz,
'gibisi fazla'..
Bu proje için, bir takım
canlandırmalarla zenginleştirilmiş belgesel tercihi, çok
daha iyi sonuç verebilir; acemilikle karışık amatörlükler
de, sanki bu denli göze batmazmış gibi geliyor özüme..
O değil de, filmin bana göre en
manidar yeri, Almanya yenilince, Hitler'e
-gıyabında- aşık, Karakol Komutanı'nın da yenilmiş sayılarak tutuklanmasıydı..
-gıyabında- aşık, Karakol Komutanı'nın da yenilmiş sayılarak tutuklanmasıydı..
1.5 / 5
Yönetmen: Ali Adnan Özgür
Senaryo: Dilşah Özdinç
Tür: Dram
Oyuncular: Erkan Can, Ufuk Bayraktar,
Türkü Turan
Yapım: Türkiye, 2012