14.12.12

Killing Them Softly / Kibarca Öldürmek


Kibarca Öldürmek, kendini akıllı zanneden üç saf adamın yüksek bahisli bir mafya kart oyununu soyması ile başlıyor ve onları yakalaması için tutulan profesyonel kiralık katil Jackie Cogan’ın başından geçenleri anlatıyor.
Film,  2012 Cannes Film Festivali’nde yarışma filmleri arasında yer aldı.
Brad Pitt’in kariyerinde ilk kez kiralık katil rolünde yer aldığı Kibarca Öldürmek, George V. Higgins’in “Cogan’s Trade” adlı romanından uyarlama.

Kibarca Öldürmek, 21 Aralık'ta Sinemalarda..

Yönetmenin Görüşü - Andrew Dominik,

“The Friends of  Eddie Coyle”filmini televizyonda izlediğimde, hemen karakterlerin, durumların ve diyalogların gerçekliğine kendimi kaptırdım.
İnternetten George V. Higgins hakkında araştırma yaptım ve 20 yıldır Boston’da savcılık yaptığını öğrendim. İşte o zaman düşünmeye başladım.

Karşımda yazdığı şeyler hakkında bilgi sahibi olan ve bugün hiçbirinin baskısı kalmamış 20 kitabı bulunan bir adam vardı. Hollywood’da işlerin nasıl yürüdüğünü bildiğimden Eddie Coyle’un ticari başarısızlığından sonra büyük güçlerin onun adının üstünü çizdiklerinden emindim, ancak burada henüz keşfedilmemiş bir define yatmaktaydı adeta.
Hemen ikinci el kitapçılardan yazarın 10 adet kitabını sipariş ettim ve kitaplar posta kutuma gelir gelmez okumaya başladım.




“Cogan’s Trade” üçüncü sıradaydı ve filme kolaylıkla uyarlanabilir bir kitaptı: Karakterler, diyaloglar harikaydı ve oldukça basit bir olay örgüsü vardı.
Başta filmi bir dram olarak kurgulamıştım ancak kitabın içine girdikçe bunun bir ekonomik kriz öyküsü olduğunu anladım; kumarın beslediği bir suç ekonomisi, üstelik sorun bir yönetim krizinden doğuyordu. Yani dönemin Amerika’sında karşımıza çıkan mikrokozmoz bir hikaye.

Sonra bir nükleer kaza sonucunda yaşananları anlatan önemli fakat kolay unutulur bir film olan “Failsafe” ve aynı öykünün komediye uyarlanmış hali  “Dr. Strangelove’ın temeli olan  “Red Alert” kitabını düşünmeye başladım. Kubrick bize korkularımıza gülebileceğimizi göstermişti, ben de belki insanlara dünyayı felaketin eşiğine getiren ekonomik krize gülebileceklerini gösterebilirim diye düşündüm.


Suç filmlerinin özünde hep kapitalizmle alakalı olduğunu düşünmüşümdür, zira bu filmler kapitalizm fikrinin temelde nasıl işlediğini gösterir. Aynı zamanda bu film türü, para aşkıyla yanıp tutuşan karakterlerin  normal karşılandığı tek türdür.  “Aile değerlerinin”,“hayallerinin peşinden git” gibi saçmalıkların hiçbiri yoktur.
İnsanların bir papel için birbirine girdiği bir film izlemiştim; ne kadar mutsuz olduklarının farkında bile değillerdi, işlerini omuzlarında birer yük olarak görüyorlardı; kendilerini uyuşturucuyla, seksle, alkolle uyutan kararsız ve niteliksiz patronlarının kurbanları olmuşlardı, kurbanlarının gözlerine bakamayan patronlarının.
Bunun üzerine kendi kendime şöyle dedim: Bu bir komedi olmalı. Brad ile iletişime geçtim ve ona aklımdaki temel fikirleri yazdım; işi daha da ilerletmeden önce ilgisini ölçmeye çalışıyordum.
O zamanlar daha büyük bir işle meşgul olduğunu ve muhtemelen bu kadar kısa bir zamanda böyle mütevazı bütçeli bir film yapmakla ilgilenmeyeceğini düşünmüştüm; ancak bana hemen cevap verdi ve 45 dakika sonra projeyi kabul etmekle kalmamış, benimle bir anlaşmaya bile varmıştı. Geriye bir tek temsilcileri bilgilendirmek, Dede’yi (Gardner) aramak ve finansman bulmak kalıyordu.
Aslında o zamanlar bir finansörüm vardı ancak bu bütçe bir Brad Pitt filmi için fazla iyimser kalıyordu, dolayısıyla o da desteğini geri çekti. Hollywood deliler şehridir, eğer gidip de birine iyilik yapmaya kalkarsanız koşarak uzaklaşırlar sizden.
Neyse, gerisi çorap söküğü gibi geldi zaten. Takır takır vergi indirimi yapan bir devlette çökmüş bir ekonomiyi çekmek istedik. New Orleans, Detroit’e nazaran daha mantıklı geldi; biz de “The Assassination fo Jesse James by the Coward Robert Ford” filminden alabildiğimiz kadar temel noktayı aldık, uygun olan en iyi oyuncuları tuttuk, oraya gittik ve filmi çektik.
Ortaya KİBARCA ÖLDÜRMEK çıktı.




Yapımcının Görüşü - Dede Gardner

Andrew bana 70’li yıllarda yazılmış bir kitap bulduğunu, kitabın aslında bir suç kitabı olduğunu ancak kurumları ve başarısızlıklarını ele alışı açısından eğlenceli olduğunu söyledi. Kitabı hükümetin kurtarma yasasına karşıt konumlandırarak kullanmayı düşünüyordu. Yozlaşma sistemli bir şeydir. Bir sefere mahsus değildir. Hepimizi etkiler ve hepimiz onun bir parçasıyızdır. Hayatınızın merkezine suç ortaklığını koyun bakalım neler oluyor.
Senaryoyu daha ilk kelimesinden sevdim. İnsanların neyi nasıl söylediğine oldukça önem veren bir senaryoydu bu. Andrew’un tek isteği insanları, seslerini gerçekten çıkardıkları, gerçekten konuştukları zaman betimlemekti. Bunun ne kadar rahatlatıcı bir şey olduğuna inanamazsınız.
Bu oyuncularla çalışmak gerçekten istediğiniz bir buluşmaya gitmek gibiydi, eski dostlarla bir araya gelmek gibi ama aynı zamanda yeniliklerle dolu.
Patti (Norris) ile yeniden bir araya gelmek çok keyifliydi,  “The Assassination fo Jesse James by the Coward Robert Ford” filminden sonra bu film için tekrar birlikte olmak gerçekten özel ve değerliydi.
Patti’nin bizimle birlikte olması kesinlikle film için bir nimetti, defalarca hayatımızı kurtardı diyebilirim. Andrew ve benim böylesi bir şansı yakalamış olmamız bile bir mucizeydi, JESSE JAMES’i yaptık ve bir daha hiç birlikte çalışmayacağımızı düşünmüştük ama işler öyle yürümedi.
Bütün bunlar insanın yüzünde küçük bir gülümsemeye neden oluyor.
İkimiz de Greig Fraser’in çalışmalarına hayrandık. Andrew onunla Avustralya’da tanışmıştı ve birçok ortak arkadaşları vardı. Çok korkusuz, deli dolu, harika bir insan. Halihazırda birbirini tanıyan insanların arasına girdi ve yine de çıtayı yükseltmeyi başardı. İnsan daha ne ister ki?
Her bir hücremle inanıyorum ki Andrew günümüzün en önemli film yönetmenlerinden biri. Bunu tüm kalbimle söylüyorum. İnsanlar buna katılır veya katılmaz, ama benim için Andrew ile çalışmak demek hayatımı sürdürmek için yapmayı seçtiğim şeye karşılık geliyor, yani üretmeye. O çok eğlenceli, karmaşık, ipe sapa gelmez, komik ve bilgili biri ve daima filmi ile meşgul. Bu filmin ortaya çıkışında değer verdiğim bir arkadaşlığın payının olması da cabası. Her şey bir yana, bildiğim bir şey varsa o da kendimi çok şanslı hissettiğim, çok şey öğrendiğim ve gurur duyduğumdur.
Yaşlarımız ilerliyor, giderek daha bilinçli oluyoruz ve birbirimizi eskisinden daha çok seviyoruz. İnsan bir arkadaşlıktan daha ne bekleyebilir ki?
Bence ortaya konulan iş zaten kendini belli ediyor. Terry’den (Malick) öğrendiğim bir şey varsa o da, insanın düşündüğü şeyi zaten biliyor olmasıdır. O yüzden önemli olan insanın yeni düşünceleridir. İşte yaptığınız ya da yapacağınız şeyin ucunun açık olması bu demektir ve belki de bu yüzden bu işi yapmaya devam ediyoruz.


Andrew DOMINIK (Yönetmen/ Yazar) 

Andrew Dominik Swinburne Film Okulu’ndan 1988’de mezun olmuştur. Reklam ve müzik videoları alanında çalışmıştır.
2007’de, başrollerini Brad Pitt ve Casey Affleck’in paylaştığı dünya genelinde büyük yankı uyandıran drama  “The Assassination fo Jesse James by the Coward Robert Ford”nı yönetmiştir. Film, San Francisco ve St. Louis Film Eleştirmenleri Derneği’nce En İyi Film seçilmiş, Empire Ödülleri ve Londra Film Eleştirmenleri Birliği de filmi En İyi Film kategorisine aday olarak göstermiştir. Ayrıca, filmin prömiyerinin yapıldığı Venedik Film Festivali’nde Pitt, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü almaya hak kazanırken, hem Affleck hem de görüntü yönetmeni Roger Deakins çok takdir edilmiş, sonuç olarak da Affleck, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde, Deakins ise En İyi Görüntü Yönetmeni kategorisinde Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmişlerdir.
Dominik’in ilk filmi Avustralyalı kötü şöhretli Kasap Read’in hayat hikayesinden uyarlanmış olan hopper’dır. Eleştirmenlerce çok konuşulan film birçok ödülün de sahibi olmuştur.
Bunlar: Avustralya Film Enstitüsü’nden En İyi Yönetmen ödülü; Avustralya Film Eleştirmenleri Birliği’nden En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri; IF ödüllerinden de En İyi Aktör ve En İyi Yeni Bağımsız Film Yapımcısı ödülleridir.