Baş kahramanımız 'Hobbit' Bilbo,
memleketi The Shire'da huzur içinde yaşarken, birden ortaya
çıkan büyücü Gandalf'la birlikte, kendisini
müthiş bir maceranın içinde bulacaktır..
Kral soyundan gelen savaşçı
Thorin komutasındaki 13 cücelik maceracı bir grupla birlikte
çıktığı bu uzun yolculuğun amacı, bir zamanlar Erebor
Cüce Krallığı’nı işgal ederek bütün cüceleri
yersiz yurtsuz bırakmış korkunç ejderha Smaug'dan
vatanlarını geri almaktır..
Onları bu yolculukta Goblinler,
Orklar, Warglar, Dev Örümcekler, Şekil Değiştirenler ve
Büyücüler'le dolu tehlikeler beklemektedir..
İlk serinin baş kahramanı hobbit
Frodo Baggins'in de amcası olan Bilbo, hayatını tamamen
değiştirecek olan Gollum’la burada tanışacak; 'ehl-i keyf'
özellikli ırkından hiç de beklenmeyecek bir yetenek ve
cesaretle -ve biraz da tesadüflerle- Gollum’un o meşhur ve
pek 'kıymetli' yüzüğünü ele geçirecektir..
Bu basit görünümlü altın yüzüğün, Orta Dünya’nın kaderini belirleyecek özelliklere ne denli sahip bir nesne olduğunu, sanırım hepimiz gayet iyi biliyoruz..
J.R.R. Tolkien'in aynı adlı eserinden
uyarladığı Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle
bize Orta Dünya'nın kapılarını açan senarist -
yönetmen Peter Jackson, aynı yazarın bir başka kitabı olan
The Hobbit'i de beyaz perdeye uyarlamış..
Yüzüklerin Efendisi'nin
öncülü olma özelliğine de sahip bu yeni
üçlemede, ilk serinin yaşlı hobbit'i Bilbo Baggins'in
gençliğine gidiyoruz..
Bütün eski dostların bir bir arz-ı endam ettiği filmin, kahramanlarından Orta Dünya'nın doğal ve yapay mekânlarına ve de atmosferine kadar tamamen bir Lotr bölümünü hatırlatması, bu 'özlenene kavuşturucu' tarafıyla memnun edici olurken, seyirci üzerinde zaman zaman bir 'tekrar izleme' sıkıntılı duygusunu uyandırması da mümkün..
Filmin adı Hobbit olmasına karşın,
aslında tamamen Cüceler'in ağırlıkta olduğu ve büyücü
Gandalf'ın kontrol edip yönlendirdiği bir bölüm
izledik..
O değil de insan bi ara, "Madem ki Gandalf, tüm kahramanlarımızı sırtına alarak, istenilen yere bir taksiden çok daha kolay ve çabuk taşıyabilen o dev kuşları çağırabiliyor; bütün o günlerce süren tehlikeli yolculuğa ne gerek vardı?" deyu düşünüyor..
Bu soruya karşılık, "O zaman
macera olmaz, dolayısıyla da ne roman, ne de film olmaz ki
akıllım," yanıtı, bence yeterli değil..
Bir öykü, böyle bir
soruyu, seyircisine bu kadar kolayca sordurtmamalı, derim ben..
Zira bu durum -bir süreliğine de
olsa- insanı olayın büyüsünden kolayca
kopartabiliyor..
Maceranın başındaki, cümle 'mücahit' Cüceler'i teker teker tanıdığımız "Bilbo'nun evi sekansı" her yönüyle -özellikle 'Cüce Milli Marşı' denebilecek o hüzünlü şarkısıyla- filmin en güzel yeriyken; bazen gereksiz uzatıldığı duygusu yaşatan aksiyonlu bölümlerden, devasa boyutlu Taş Adamlar ile gün ışığında taşa dönüşen Troller bölümünden özellikle ve övgüyle bahsetmek mümkün..
Lord of the Rings üçlemesinin
sona ermesiyle büyük bir boşluğa düşen, 'Lotr'
hayranı sinemaseverlerin, kendilerini yeniden Orta Dünya'nın
büyülü atmosferine sokacak bu seriyi zevkle
izleyeceklerinden şüphem yok..
ABD'yle aynı anda, yani 14 Aralık'ta
gösterime giren bu ilk bölümden sonra, The Hobbit
serisinin ikinci filmi olan 'The Desolation of Smaug' 2013'te,
serinin son filmi 'There and Back Again' ise 2014'te gösterime
girecek..
The Hobbit: An Unexpected Journey /
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk
Yönetmen: Peter Jackson
Senaryo: Fran Walsh, Philippa Boyens,
Peter Jackson, Guillermo Del Toro, J.R.R. Tolkien (kitap)
Tür: Fantastik, macera
Oyuncular: Martin Freeman, Ian
McKellen, Richard Armitage
Yapım: ABD-Yeni Zelanda, 2012, 169'
7 /10
7 /10