19.1.13

Karaoğlan :: Ha Camoka'nın Sesi Ha Bayırgülü'nün Bacak Dekoltesi


Ee, ne demişler, 'Parayla değil sırayla'..

Yıl 1238 olmuş, Türklerin 1071'de dayandığı ve zorlayarak girdiği Anadolu kapılarına şimdi de Moğollar dayanmıştır..

Ee, ne demişler, 'Etme bulma dünyası'..

Bu seferde bizimkilerin paçası tutuşmuş; taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamaya yeminli bu büyük istilacı güç karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlardır..

Konuşmak ya da herhangi bir şey yapmak üzre her ağzını açtığında, içinden -bas'ı ayrıca güçlendirilmiş- Dolby Digital özellikli ses çıkarabilen vahşi savaşçı komutan Camoka’yla iyi bir vitrin oluşturan Moğollar karşısında tutunabilmek için birbirlerinden kız alıp vermeyi yöntem olarak belirleyen Türk devletlerinin geleceği hiç de parlak görünmemektedir..


O kızlardan biri olan Çise Hatun'un Altın Orda devletine gelin olarak verilmesi meselesi işte bu nadide filmimizin de asıl konusudur..



Bu evliliğe karşı çıkarak, Hatun'un peşine düşen Moğollar ile onu koruması altına almış, ela gözlü ultra yakışıklı kahramanımız Karaoğlan arasındaki mücadele başlasın gayrı: Haydi yallah hop hop hop!.

Oğlan'ın şürekasını oluşturan, babası 'eski toprak' Baybora, sevgili kankası Çalık, gözü pek savaşçı dostu Balaban ve 'maymunlu güzel' Bayırgülü, bu maceranın da tuzu biberidir..

Yazar-çizer Suat Yalaz'ın altmışlı yıllarda yarattığı bir çizgi roman kahramanı olan Karaoğlan, sekiz adetlik Yeşilçam macerasından sonra yeniden sinemalarda..



Belki boşa yazıyorum ama yine de duramıyorum işte: Keşke ne o eski sekiz film ne de bu yeni ve acayip şey hiç çekilmeseydi de, Karaoğlan, belleğimde hep, Yalaz'ın hayallerimde at koşturan o güzelim çizgileriyle kalsaydı..

Filmin yarısı, biri, başkasıyla nişanlı bir prenses olan Çise Hatun, diğeri de Bayırgülü olmak üzere Karaoğlan'a vurulmuş iki kadının kıskançlık temalı mahalle kavgası türünden dalaşmalarına ve Müge Boz'un pek derin yırtmacından sık sık çıkarak bize göz kırpan güzel bacaklarına ayrılmış..

Diğer yarısı da, kimle ya da nasıl dövüşeceğini, hangi yöne doğru hamle yapacağını bilmeden savaş meydanında dolanan, hatta durakta otobüs bekler gibi okla vurulmayı bekleyen askerlere; taş olmadığı kesin de, hangi maddeden yapıldığını çözemediğim -keşke legolarla yapsalarmış- panoramik görüntü veren eğreti kale surlarında dikilip, mehtap seyreder gibi savaş meydanını seyreden komutanlara; bir gece önce tamamı yanan mancınıkların hepsinin, sabah olduğunda pırıl pırıl vaziyette savaşa katılması dahil, daha nice benzeri acayipliklerden oluşan savaş sahnelerine ayrılmış..



Sanatsal tarafını çoktan geçtim, hiç olmazsa -Fetih 1453 gibi- görsel tarafını halledebilmiş bir film bekliyordum..
Ancak, gerçek görüntülere eklenen dijital efektlerin resmen 'kabak gibi' sırıttığını görmemle birlikte filmin -müziğini oluşturan güzelim Tuva ezgileri dışında- tutulacak bir tarafı kalmıyordu..
Baştan aşağı dökülen oyunculuklar, baştan savma dekor ve kostümler, 'anakronik' özellikli tavırlar ve aynı özellikli, kötü yazılmış içi boş diyaloglar da cabası..

Arada komiklik olsun diye yapılan esprilere, hareketlere gülebileceğinizi sanmıyorum ama ciddiyetten adeta ölündüğü sahnelerde gülmekten katılacağınıza garanti verebilirim..

Karaoğlan, bir zamanlar Yeşilçam'ının 'tarihi film' denen ucubelerinden elli yıl sonra, bu konuda bir arpa boyu bile yol alamadığımıza tanıklık etmek isteyen 'mazoşistler' için kaçırılmayacak bir fırsat..





  1 / 5



Yönetmen: Kudret Sabancı
Tür: Aksiyon
Oyuncular: Volkan Keskin, Özlem Yılmaz, Müge Boz
Yapım: Türkiye, 2013, 110'