Bu
acı gerçek, çoğu vatan evladı gibi Kayseri
Lisesi'nin son sınıfındaki öğrencileri de derinden üzmekte,
bu hususta bir şeyler yapabilmenin hırsıyla kanları
kaynamaktadır..
Kahraman
talebelerimiz, çok geçmeden cepheye giderek, düşmanla
savaşma kararı alırlar..
Başöğretmenleri
Güzide Hanım'ın, küçük yaşta olduklarını
öne sürerek onları caydırma çabaları pek bi işe
yaramayacaktır..
Hele,
okula bir başka görevle gelmiş Tevfik yüzbaşının
yaptırdığı askeri talimlere ve ölüyü diriltecek
özelliğe sahip kahramanlık nutuklarına maruz kalan o 'yiğit
ama zavallı' çocukları artık kim durdurabilir ki..
Önce yakışıklı Yüzbaşımız cepheye gider; daha sonra da, ona sevdalandığını gözlerinden anladığımız, güzeller güzeli Güzide öğretmen -talebelerini de peşine takarak- Sakarya Meydan Muharebesi'ne doğru yola düşer..
Önce yakışıklı Yüzbaşımız cepheye gider; daha sonra da, ona sevdalandığını gözlerinden anladığımız, güzeller güzeli Güzide öğretmen -talebelerini de peşine takarak- Sakarya Meydan Muharebesi'ne doğru yola düşer..
Tek amacı, 63 mektep çocuğunu, ilk aşklarının ve ailelerinin gözyaşlarıyla cepheye uğurlayıp, sonra da tamamının 'şehit' olmalarını 'sağlamak', sonra da bu acı haberle insanları yeniden gözyaşına boğmak olan film, o yıl Kayseri Lisesi'nin mezun veremediğini de duyurarak, vazifesini bihakkın tamamlamış olur..
Kimse
kusura bakmasın- maksat, vatan/toprak/devlet/menfaat kurtarmak da
olsa, bıyıkları daha yeni terlemiş on beş, on altı yaşındaki,
kanları zaten deli akan o çocukları gaza getirerek cepheye
süren bir zihniyeti kutsamayı kabullenmem mümkün
değil..
Bırak
kutsamayı onları gönül rahatlığıyla suçlu dahi
addederim..
Türk'üyle
Kürd'üyle Verilen Savaş
Gerçeklikten
oldukça uzak zayıf diyalogların yanı sıra, tüm metne
hakim olan hamasi dilin rahatsız edici boyutlara ulaştığı bu
yapıma, ortaokul müsameresinden az hallice bir deneme
diyebiliriz..
Ayrıca,
sahneleri sallapati bi şekilde, anlamsız bi yerinden kesen ve bir
daha da geri dönmeyerek, başka sahnelere atlayan acayip
montajından; susmak bilmeyen ve de sürekli aynı temaları
tekrarlayan 'ağlak' müziğinin kabak tadı verdiğinden de
bahsedebiliriz..
Hele
bir de, çocukların cepheye gidiş öncesinde,
sündürüldükçe sündürülen ve
bitmek bilmeyen bir vedalaşma sahnesi var ki hiç sormayın..
Öte
yandan, 'çaktırmadan' günceli yakalamaya çalışan
filmin söyleminin, 'Türk'üyle Kürd'üyle'
kısmı geçerli olabilir; ama, "Yunanlılara karşı,
Rum'uyla Ermenisi'yle savaştık" kısmı, bana pek de
inandırıcı gelmedi..
O
değil de, bir grup 'asker kaçağı'nı görünce,
şöyle birazcık da olsa 'gerçekçi' ve ağır
hamasetten uzak bir film izleme umudu içimde doğduysa da, çok
geçmeden bu umut da kayboldu gitti..
O sırada, filmin adeta -pis pis sırıtarak- bana döndüğünü ve bu hususta şöyle konuştuğunu duyar gibi oldum: "Ne sandın ya!. Bu utanmaz vatan hainlerinin, yuvalarına kavuşmalarını, karısına çocuğuna sarılmasını mı gösterecektik sana!? Yoksa, savaştan, yani ölmekten korkarak, kahredici 'asker kaçağı' yaftası boynunda memleket yollarına düşmüş bir avuç vatan hainini, öyle ya da böyle şehit etmeden, yakalarını bırakacağımızı mı sandın!?"
Oysa
ki onlar hain falan değildir; onlarca yıldır bitmek bilmeyen
savaşlardan savaşlara, cephelerden cephelere dolaşmaktan helak
olmuş, bunca zamandır da sevgili karısını yüzünü
görememekten, ufacık bıraktığı yavrusunu koklayamamaktan
kafayı yemiş zavallı insanlardır..
Umarım
ki bir gün, şu 'korkusuz' kahramanlardan sıra elbet onlara da
gelecek, bir güzel sinema adamı, o 'korkak' kahramanları da
bize hatırlatacaktır..
1.5 / 5
Yönetmen:
Altan Dönmez
Senaryo:
Hazan Toma
Tür:
Dram
Oyuncular:
Orhan Kılıç, Ayça Varlıer, Feride Çetin, Can
Kolukısa
Yapım:
Türkiye, 2013
Öküz altında buzağı arayan bir milletiz. Bu kadar düşük bütçeyle yapılmış bir film. Ve ağlattı lan bizi.
YanıtlaSil