Ülkesindeki savaşta (Muhtemelen
Bosna Savaşı) anne ve babasını yitiren, kendisine de askerler
tarafından tecavüz edilen köylü kızı İrina (Alba
Rohrwacher), kaçmak zorunda kaldığı Berlin'de fahişelik
yaparak geçimini sağlamaktadır..
Müşteri kovaladığı sokağa
takılan, 'punk' görünümlü, evsiz bir 'serseri'
olan Kalle (Vinzenz Kiefer) ile İrina arasında zamanla gelişen
arkadaşlık -beklendiği üzre- aşka dönüşür..
Hiç kimseleri olmayan,
geçmişleri karanlık, gelecekleri ise belirsiz bu iki yalnız
ruhun birlikte yaşamaları hem kolay, hem de zordur..
Ekmek dilimleri üzerine
damlattıkları baldan oluşan akşam yemeklerini büyük bir
iştahla yiyen 'uyumlu' ikilinin arasını bozmaya çalışan
iki önemli gerçek: Kalle'nin işsizliğinin de nedeni
olan tembelliği ile İrina'nın para kazanmak için yapmak
zorunda kaldığı fahişeliğidir..
Tembel oğlanın durumunu -bi şekilde- halletmek kolaydır belki ama -kendi içinde potansiyel tehlike de taşıyan- kızın mesleki durumunda vuku bulan 'talihsiz' bir olaya yanlış anlamalar da karışacak ve 'tuhaf' çiftimizin yaşantıları allak bullak olacaktır..
Ferdinand von Schirach'ın kitabından yönetmen Doris Dörrie tarafından senaryolaştırılan film, öylesine acemice çekilmiş bir 'savaş günleri' bölümüyle başlıyor ki -tam tersi bir sonuç amaçlandığı halde- olayın dehşeti erotizm, köylü kızının yaşadığı trajedi de -neredeyse- komedi etkisi bırakıyor..
Daha sonra az da olsa -oyuncuların
gayretiyle- anlatımını dengeleyen film, mantık hatalarıyla dolu
öyküsü izin verdiği ölçüde 'vasat'
hale geliyor..
Bu arada, her olayın gelişimini
sağlayacak donelerin titizlikle yan yana getirilmesi ve böylece,
gideceği yolu önceden belli etmesiyle film, her türlü
sürprize kapalı bir biçimde ilerliyor ki bu da biraz
sıkıcı oluyor..
Yolda yürüyen İrina'ya
arabasıyla hafifçe dokunduğunda -ki hiçbir zarar
vermeyen bir kazadır bu- onu ilk kez gören ve onunla son kez
filmin sonunda karşılaşacak bir savunma avukatından bir anlatıcı
yaratılmış; ki sanırım kendisine, 'dünyanın en gereksiz
film anlatıcısı' diyebiliriz..
Üstelik, ona dair hiçbir
şey gösterilmediği halde, 'Bu İrina'nın öyküsüdür, benim değil, o hayatımı yoluna soktu,' diye konuşan bu adamın
varlığı böylece daha da anlamsızlaşıyor..
Aşkın, insana her şeyi yaptırabilen
gücüne sert ve kanlı bir örnek veren film, 'iki gönül
bir olunca samanlık seyran olur,' atasözüne, 'Ama
samanlıkta yalnız olmaları da şart,' önermesini ekliyor..
Ki bununla da, toplumun, kişilerin hayatları üzerinde uyguladığı büyük etkiyi işaret ediyor..
Ki bununla da, toplumun, kişilerin hayatları üzerinde uyguladığı büyük etkiyi işaret ediyor..
Glück / Mutluluk / Bliss
Yönetmen: Doris Dörrie
Senaryo: Ferdinand von Schirach
(kitap), Doris Dörrie
Tür: Dram
Oyuncular: Andrea Sawatzki, Alba
Rohrwacher, Vinzenz Kiefer
Yapım: Almanya, 2012, 112'
2.5 / 5
2.5 / 5