Asla baba olmaması, mümkünse
de zorla kısırlaştırılması gereken, 'üretim hatası'
erkeklere güzel bir örnek olan Ali (Matthias Schoenaerts),
karısından ayrılmış ve neredeyse hiç tanımadığı, beş
yaşındaki oğlu Sam (Armand Verdure) ile başbaşa kalmıştır..
Ne evi, ne işi, ne de cebinde karnını
doyurabilecek parası olan bu tuhaf adam, kötü kaderli
oğluyla birlikte, Güney Fransa'nın sayfiye kenti Antibes’deki
ablasının yanına sığınır..
Güçlü fiziği ve eski
boksörlüğü sayesinde bir gece kulübünde
fedailik yapmaya başlayan Ali, bir gece, kulüpte çıkan
kavgada tanıştığı Stephanie (Marion Cotillard) adındaki
'güzeller güzeli' bir kızdan hoşlanır gibi olmuştur..
Gösteri yapılan bir havuzda, 'katil balina' eğitmenliği yapan 'havalı' Stephanie, kendisine yardımcı olarak evine kadar eşlik eden bu adama pek yüz vermez; ama çapkın oğlan -sanırım, 'hayat bu belli mi olur' düşüncesiyle- ona telefon numarasını verir..
Evet sayın seyirciler, gerçekten de şu hayatta olmayacak şey yoktur..
Bakın şu kaderin oyununa ki meydana
gelen elim bir iş kazası sonucunda, dizinden aşağıya iki
bacağını da kaybeden Stephanie'ye destek olabilecek tek kişi -bir
zamanlar değeri bilinmeyen- bizim Ali efendi olacaktır..
Şaheser bir suç draması olan
Un Prophète (2009)'in senarist yönetmeni Jacques
Audiard'ın, Craig Davidson'ın bir hikayesini -Thomas Bidegain ile
beraber ve oldukça değiştirerek- uyarladığı ve bizzat
yönettiği bu romantik dram, sonradan 'fiziksel engelli'
durumuna gelmiş bir güzel kadınla, ne zaman ya da hangi
travmayla 'duygusal engelli' vaziyetine büründüğü
meçhul, bir yakışıklı adamın buluşmasını ve bundan
böyle -her şeye rağmen- birlikte sürdürecekleri bir
yaşam parçasını anlatıyor..
Tüm o eski çekiciliğini yitirmiş, etrafını saranlardan uzak düşmüş 'zavallı' Stephanie'nin Ali'yi telefonla aradığı o an akla gelen, 'Ne oldum değil, ne olacağım demeli' özlü sözü -bi bakıma- filmin de kafalara dank ettirmeye çalıştığı şeyin ta kendisidir..
Güzel kızımızın başına gelen
'kaza' -para kazanma amacıyla- o kocaman okyanus canlılarını bir
havuza kapatarak, gösteri yapmaya zorlayan insana kesilmiş, ama
bi şekilde ona toslamış bir evrensel 'ceza' olmasın sakın?.
Nasıl bir adam olduğu pek kestirilemeyen, ama 'sorumsuz' hâllerine bakarak, kendisine rahatlıkla 'çocuk adam' denilebilecek Ali'nin, karşılaşacağı olaylara nasıl tepki vereceğinin -neredeyse- tamamen belirsiz oluşu, filmin oluşturduğu merak duygusunu ayrıca kışkırtan bir husus..
Dürüstçe yaşanan
aşkın dışında- her şeyin metalaştığı ve anında paraya
çevrildiği bir dünyada, birlikte yol almaya çalışan
iki insanın, bizzat kendileriyle ve birbirleriyle ve de o vahşi
dünyayla verdikleri mücadele, hassas seyirciyi illaki
sarsacak manzaralar sunuyor..
Kahramanlarımız, zaman zaman 'melodramatik' bir sürece giren bu mücadele sırasında -kendilerini hep dışında tuttukları- sevginin ve özgeciliğin varlığını nihayet fark edip öğreneceklerdir ki umarım her insan böyle bir uyanıştan nasibini alır..
Amen..
De rouille et d’os / Pas ve Kemik /
Rust and Bone
Yönetmen: Jacques Audiard
Senaryo: Jacques Audiard, Thomas
Bidegain
Oyuncular: Marion Cotillard, Matthias
Schoenaerts, Armand Verdure, Céline Sallette
Yapım: Fransa – Belçika,
2012, 120'
3.5 / 5
3.5 / 5