Gayet sessiz, 'içe kapanık'
hatta sinsi bi görüntü veren Frank (Elijah Wood),
aileden kalma bir dükkanda, vitrin mankeni onarımı ve
satışıyla iştigal eden gençten bir arkadaşımızdır..
İşine gönülden bağlı,
hatta biraz fazla bağlı bu gök gözlü, çelimsiz
oğlanın 'ufak' bi kusuru vardır yalnız: Boş vakitlerinde şehri
turlamak ve gözüne kestirdiği kızları, keskin bıçağıyla
-bi güzel- doğramadan da bırakmamak..
'Önüne çıkan her
erkekle hemen ve her yerde cinsel ilişkiye girmek' gibi tuhaf bir
huya sahip, ancak artık aramızda olmayan rahmetli annesini sık sık
hatırladığına göre, Frank'ın, seri katilliğe dönüşmüş
bu manyaklığının mühim bir nedeni de o 'azgın' kadın
olmalıdır her halde..
Freud'un o meşhur divanından geçmiş biri olarak- 'gerçek' dünyasını allak bullak eden halüsinasyonlarla iyice zıvanadan çıkan bu oğlana, Şizofreni'ye giriş yapmış, 'Obsesif Kompülsif Bozukluk' teşhisi koyuyorum..
Freud'un o meşhur divanından geçmiş biri olarak- 'gerçek' dünyasını allak bullak eden halüsinasyonlarla iyice zıvanadan çıkan bu oğlana, Şizofreni'ye giriş yapmış, 'Obsesif Kompülsif Bozukluk' teşhisi koyuyorum..
Hadi o artık 'kaderin bok yolu'na revan
olmuş bir ucubedir; peki ya onun, giderken yanında götürdüğü,
şanslarına kahredilesi -masum mu masum- kurbanlarının hesabını
kim verecek?.
Lütfen bunu da bana sormayın
artık!.
Ne olursa olsun, bi şekilde gafil
avladığı zavallı kadınların kafa derisini yüzen ve sevgili
mankenlerinin kel başını bunlarla süsleyen bu manyağa
birinin dur demesi şarttır; öyle değil mi?.
Haa oldu.. Daha çok beklersiniz
siz bunu..
Neyse efendim..
Günlerden bir gün, dükkanının mankenlerle dolu vitrininin fotograflarını çeken 'sanatçı' bir kızla tanışır bizimki..
Günlerden bir gün, dükkanının mankenlerle dolu vitrininin fotograflarını çeken 'sanatçı' bir kızla tanışır bizimki..
Sürekli dışarda 'avlanan'
oğlanın kısmeti, bu sefer ayağına gelmiş gibidir..
Aç bir çakal gibi
yalanmaya başlar..
Cansız mankenlerle ilgili bir sergi
açmayı planlayan Anna (Nora Arnezeder)'ya yardımcı olmaya
çalışması, onu etkilemiştir..
Bu güzel kız diğerlerinden
farklı gibidir sanki..
Genelde çabucak bitirdiği
işini, savsaklamaya başlar bizimki..
Manyak işte!. Aşık mı oluyo ne!?
Bu cani oğlan gibi değil 'çok
şükür'; ama sanatçı kızımız Anna gibi ben de
bir zamanlar çok uğraştım bu vitrin mankenleriyle..
Bu yüzden, öykünün
bu tanıdıklığının beni ayrıca ilgilendirip, etkilediğini
söylemem mümkün..
O değil de, çocukluğu
'nemfomanyak' anasının -mekan tanımaz- icraatlarını izlemekle
geçmiş, 'geçmişi travmatik' bir bebeden, böylesine
'kadın kasabı' kılıklı, feci bir cani yaratma girişimi, fazla
aşırıya kaçmış bir yorum gibi geldi bana..
Düşünüyorum da Frank'ın
yerinde ben olsaydım eğer, önce anamı bi güzel keser,
sonra da -aklıma yatarsa- direkt erkek milletine girişirdim; o
zavallı kadınlara değil..
Ama işte, psikoloji denen lojinin
kahrolası mantığının böyle çalışmadığını da
biliyorum öte yandan..
Onun için başta 'düşünüyorum'
dedim ya zaten..
Keşke Frank de bi düşünebilse..
Onun bu 'hayat dersi'nden çıkardığı
'sonuç' bellidir aslında..
Kendi cinselliği de dahil- "Kahrolsun
seks!. Yaşasın aseksüel bir dünya!."
Orijinali William Lustig tarafından
1980'de çekilen filmi, yeniden gündeme getiren yönetmen
Franck Khalfoun, manyak kahramanımız Frank'ı adeta kameraya
dönüştürerek kotardığı çekim tekniğine
büyük ağırlık vererek, seyircisini dehşetin içine
daha kolaylıkla soktuğu söylenebilir..
Ancak bu seferde, Elijah Wood’un o
acayip bakışlara, mimiklere sahip gülcemalinden ve gerçekten
etkileyici oyunculuğundan oldukça mahrum kaldık
diyebilirim..
Onun sadece Yüzüklerin
Efendisi'ndeki 'hobbit Frodo' olmadığını, Sin City’den zaten
biliyorduk; artık kesinlikle eminiz..
Kan banyosu ve iğrenç
görüntülerle dolu vücut parçalama
sahneleriyle -hele o final!- korku sinemasının 'Gore' alt türünün
hakkını layıkıyla veren Manyak, bu türün -örneklerine
bolca rastladığımız- sıradan yapımlarının, kesip biçmeyi
öne çıkaran tarzına karşın, kahramanının
-kendisiyle de çatışan- psikolojisine ağırlık vererek,
bir kâbusa dönüşmesiyle de fark yaratıyor..
O değil de, oğlanın faaliyete geçtiği
hemen her yerde, kurban ve kendinden başka kimselerin olmaması,
mekanların gerçekle bağdaşmayacak derecede ıssızlığı,
oldukça tuhaf..
Ayrıca -onca cinayete rağmen- polisin
bir türlü devreye girmemesi de ayrı bi saçmalık..
Pardon ama, sevgili katilimizi
yakalamak için polisin ne beklediğini sormak zorunda
hissediyor insan kendisini..
Ne yani, Los Angeles'ın da en büyük
mülki amiri Vali Mutlu mu?.
Maniac / Manyak
Yönetmen: Franck Khalfoun
Senaryo: Alexandre Aja, Grégory
Levasseur
Oyuncular: Elijah Wood, Nora Arnezeder
Yapım: 2012, Fransa-ABD, 89'
3 / 5