Meğer Salih (Ertunç Uygun) denilen oğlan,
cin-büyü-iblis alemine öyle bi dalmıştır ki çıkması
namümkün olup, her şeyden habersiz zavallı Emrah'ı (Uğur Güneş) da bu
ölümcül pisliğe bulaştırmıştır..
Aynı zamanda Salih -cücük kadar aklıyla-
bu netameli aleme intisap ettikten sonra, oradaki meş'um varlıkların
olağanüstü güçlerini kendi menfaati için
kullanmanın planlarını da yapmıştır..
Kendi zaten kafayı yemiş vaziyetteyken, 'iyi saatte olsunlar'ın -nedense- asıl hedefi olan Emrah da kâbuslardan kâbuslara sürüklenmektedir ki onun da kayışı koparmasına ramak kalır..
Kendi zaten kafayı yemiş vaziyetteyken, 'iyi saatte olsunlar'ın -nedense- asıl hedefi olan Emrah da kâbuslardan kâbuslara sürüklenmektedir ki onun da kayışı koparmasına ramak kalır..
Okulu falan bırakarak memleketine,
baba evine dönen Emrah'ın derdinin panzehirini, sevgili ailesi
hemen bulacaktır: Havas ilmi sahibi, nefesi gayet kuvvetli bir adam
olan Bakırcı Mehmet (Altan Gördüm)..
Bakırcılığı boş vakitlerinde hobi
olarak icra ettiğini sandığımız Bakırcı Mehmet, asıl mesleği
olan Cinci Hoca'lıkta almış yürümüş biridir ama, bu
'İblis'in cinleri' de pek bi manyak çıkmıştır canım..
Kendisini -az cinsel, bol dinsel
muhtevalı- korku filmleri üzerine kariyer yapmaya niyetli
gördüğümüz yönetmen Arkın Aktaç,
ilk filmi '3 Harfliler: Marid (2010)'i izlerken, özümüze
'İllallah' dedirten film yapma biçimini, aynen koruyor -maaşallah..
İblisi veya cinleri ya da İblis'in
cinlerini önce çağırma, yemeyince de geri gönderme
ritüelleri üzerine gayet 'ilmi' bir deneme daha yaparken de aklımızı alıyor -maazallah..
Marid'de kullanılan kağıt
parçasından muska ve 'tiko parayla müteharrik olan' imam
efendi gibi gayet mütevazı konsept yerine, burada daha gelişkin
teknikler, kişi ve de materyaller devreye giriyor..
600 yıllık bir Havas (Büyü)
kitabı, büyülü yüzükler, mühürler,
şifa tasları ve gelişkin bir muska diyebileceğimiz Vefk'ler..
İşte bütün bu malzemeler ve
daha da fazlası, hiç bir masraftan kaçınmayan; ancak,
her türlü sinemasal kaygıdan azade bir prodüksiyonun
gayet 'titiz' bir çalışması olarak göze batıyor..
O değil de -eğer işin içinde
'pazarlama taktiği gibi' başka numaralar yoksa- filmin senaryosunun
tamamen, bir İnci Sözlük yazarının o sitede uzunca bir
süredir anlattığı 'korkunç' hikâyelerden araklanarak yazıldığı kabak gibi ortada..
Bu konuda bir açıklama
yapılmaması da ayrıca tuhaf..
Başrollerdeki iki genci canlandıran
Uğur Güneş ile Ertunç Uygun, yetersiz olduğu kadar kötü de yazılmış senaryo ve diyalogların elverdiği ölçüde ellerinden geleni
yaparken, cin çıkaran' Bakırcı Mehmet rolündeki Altan
Gördüm, kendini yırtarcasına abarttığı sesi ve de
oyunculuğuyla, sadece komik oluyor..
Hiç bu işlerle ilgilenmediği
halde, kendisine cinlerin musallat olduğu Emrah'ın odasındaki
çalışma masasını görüntüleyen kameranın
-sürekli olarak- aralarında Kızılmaske'lerin de bulunduğu
çizgi romanlara ve Charles Darwin'in 'Türlerin Kökeni'
adlı kitabına odaklanmasıyla, acaba bize ne anlatılmak istenmektedir?.
Yoksa, 'mesaj kaygılı' senarist ya da yönetmenimiz -aklınca- "Sen halâ o evrimci gâvurun kitaplarını
oku, bizim dini menkıbelerimiz yerine batı kulübünün
saçma sapan çızgı romanlarını ezberle.. Görürsün şimdi sen ebenin iblisini" mi demeye çalışmaktadır..
Öyleyse şayet, afferin la tosunuma!.
Yönetmen: Arkın Aktaç
Senaryo: Murat Toktamışoğlu
Oyuncular: Uğur Güneş, Ertunç
Uygun, Altan Gördüm
Yapım: 2013, Türkiye, 97'
1.5 / 5