28.3.14

Uçlar :: Irzına Geçilmemişin Davası Olmaz!.


Her gün, herkesin gördüğü, duyduğu, okuduğu belki şahit olduğu belki yaşayıp itiraf edemediği kadına şiddeti ve tacizi seyircinin yüzüne tokat gibi çarpan gerilim dolu Uçlar'da Zeynep Özyağcılar ve Aydın Şentürk başrolü paylaşıyor!

Bu duruma böylesine kör kalınmasının şiddetin bir başka çeşidi olduğu gerçeğiyle yüzleştiren oyun, 1 Nisan 2014 Salı akşamı saat 20:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek..

Bir gün, evine giren yabancı bir erkeğin, önce sözlü sonra fiziksel şiddetine maruz kalan kadının hikayesinin anlatıldığı Uçlar'da kadın, erkeği etkisiz hale getirmeyi başarır ve bir anda kurban (!) rolü karşı tarafa geçer.


Kadının kız arkadaşları eve geldiğinde ise, tecavüzcüsüne işkence yapan bir kadınla karşılaşırlar.
O andan sonra herkes için, kendisiyle ve karşısındakiyle bir hesaplaşma başlar.
Toplumda yer etmiş ön yargılar ve öğrenilmiş çaresizlikler midir kadını kurban yapan?
Yoksa..

William Mastrosimone’un kaleme aldığı, Emek Erel’in Türkçeleştirdiği gerilim dolu Uçlar, dünyada büyük yara olan kadına şiddet, tecavüz ve tatmin etmeyen cezalar karşısında kadının çaresizliğini anlatıyor.

18 yaş sınırı olan ve tiyatro seyircisini her saniyesinde gerçeklerle yüzleştiren oyunun yönetmenliğini Yıldırım Fikret Urağ üstleniyor.

Zeynep Özyağcılar ve Aydın Şentürk’ün yanı sıra Bahar Çebi ve Simge Defne’nin performansıyla göz doldurduğu oyunda dekor tasarımı ise Barış Dinçel’e ait.

Tiyatro Martı tarafından sahneye konan oyuna ait biletler, gişeden ve Biletix’ten temin edilebilir.





mümkünmertebe Notu


Bence ortada kaçırılmış bir fırsat var sanki..
Aslında mevzu bilindik ve basit; ancak, iyi diyaloglar üzerine oturan sağlam bir metin ve bunu iyi işleyen bir rejiyle oldukça büyük ses getirebilecek içeriğe sahip bir oyun..
Peki bu fırsat nasıl kaçmış?.

Şöyle izah edeyim:
Bi kere bu oyuna sadece 'çeviri' yapmak yetmemiş; yani 'adaptasyon' şart..
Yabancı isimler ve yeterince 'dramatik' olamayan diyaloglar, seyircide, Türkçe dublajlı bir Amerikan filmi soğukluğu hissettiriyor..
Elbette, 'Her yabancı oyunu uyarlayalım' falan demek istemiyorum; lâkin bu oyun, neredeyse bunu şart koşuyor gibi..

Neden uyarlama yoluna girilmemiş, anlamak zor zaten..
Neredeyse- sadece isimleri Türkçeleştirerek bile kolayca üstesinden gelinebilecek, 'evrensel' konu ve karakterlere sahip bir metin var ortada..
Üç genç kadının bir arada yaşayabildiği/didişebildiği evlerimiz de var çok şükür burada, o eve paldır küldür dalacak nice cinsi sapığımız da.. (Buna şükretmiyorum elbet:)


Bu 'mesafeli' duruşa, jest ve mimiklerle daha da abartılmış oyunculuklar eşlik edince, oyunumuz da hedeflenen o dehşet verici dramatikliğe bir türlü ulaşamıyor..
Yine de -belli ki oyunun asıl derdi olan- tacize uğrayan kadına yönelik bakış ve değerlendirmelerin -isyan ettirecek denli- haksızca olabileceğini, hatta tecavüze yeltenen sapığın adeta bir masuma dönüşebileceğini -her şeye rağmen- oldukça iyi yansıtıyor..

The Doors efsanesinin -gerilimi yavaş yavaş ama damardan vererek- mevzuya gayet iyi eşlik eden The End'iyle açılan oyunun, beklentimi ister istemez daha da yükselttiğini eklemeliyim..

Son tahlilde, bu beklentimi karşılamasa da, önemi her ülke için geçerli ama bizimki için 'hayati' düzeylerde seyreden konusuyla ve bu konuya farklı açılardan bakan yaklaşımıyla ve de -özellikle- Zeynep Özyağcılar ile Aydın Şentürk'ün 'cansiperane' performanslarıyla ehemmiyetini es geçemeyeceğim bir oyunla karşılaştım..
Bence gidin, siz de karşılaşın..