11.3.14

Silsile :: İnsan.. ki her cephede yenilmektedir


Sıcak bir yaz gecesi Ece (Nehir Erdoğan) Amerika’dan yeni dönmüş olan Cenk'in (İlker Kaleli) kaldığı eve gider.

Bu sırada aralarındaki küllenmiş aşk alevlenir gibi olur.
Yakın bir 'dost' aldatılmak üzeredir.

Bu arada ikili, evde yalnız olmadıklarını fark ederler.
Bir hırsızlık girişimi olur.
Hırsızlığı, işlenen bir suç takip eder.

Ece gider, Faruk (Tardu Flordun) gelir.

Üç insan hem birbirlerinden sakladıklarıyla, hem de bir suçla baş etmeye çalışır.
Ancak bu düşündükleri o kadar kolay olmayacaktır.


Büyük şehirlerde yaşanan hayatların arasındaki karmaşık ilişkilerin, derin yaraların ve hayatın kırgınlığının sorgulandığı filmde, bu üç karakterin hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek bir olaylar silsilesi yaşanır.



Yukarıdaki şu kısacık 'sözde' tanıtım yazısını biraz olsun düzeltmek için akla karayı seçtim desem, lütfen bana inanın dostlar..
Yani bu düzeltilmiş halidir..
Belli ki senaryo sonradan değiştirilmiş, ama bu uyduruk yazıya hiç dokunulmamış..

Övmek için klavye başına geçtiğim bir filmin, böylesine üfürükten bir meseleyle beni uğraştırmasına inanamıyorum..


Çalış çabala, mükemmel bir yapım gerçekleştir, gösterime gelen basın mensuplarının eline, şahane baskılı, janjanlı bir basın kiti tutuştur; ama, kısacık bir film öyküsünde çuvalla..

Sırf inat olsun diye, filmin hikâyesini kendi kafama göre yazmamak için verdiğim bu mücadeleden ben utanıyorum..

Şimdi kabağı bu filmin başına patlatmış gibi oldum belki ama, bu vaziyet sadece bununla sınırlı değil elbet..
Yerli ya da yabancı hemen her filmin yapım notlarında az ya da çok karşılaştığımız bir problem bu..


Neyse, çok özür dilerim..
Aslında -bir okur olarak- sizi hiç ilgilendirmeyen, ama bencileyin bu işlerle uğraşanların oldukça canını sıkan bu ayrıntıyı geçiyor ve filmimize dönüyorum..

Yönetmen Ozan Açıktan'ın bundan önceki filmi Sen Kimsin (2012)'i -herkesin iyiliği için- görmezden gelirsek, geriye BKM Mutfak'ın yazıp da oynadığı Çok Filim Hareketler Bunlar (2010) kalıyor..

Peşpeşe eklenmiş birbirlerinden bağımsız skeçlerden -daha doğrusu- kısa filmlerden oluşan bu yapımın, 'çok komik' olmanın ötesinde iyi bir yönetmenin gelişini müjdelediğini de hissetmiştim ben, ayıptır söylemesi..


Gelgelelim bu filmi 'sadece ben' evet sadece ben komik bulup beğendiğimden, sesimi de kimselere duyuramamıştım o günlerde..
Aslında hakkım var ama şimdi ortaya çıkıp da, "N'abersiniz?. Gördünüz mü yönetmenin hasını?" deyu konuşmanın da alemi yok tabii..

Gerçekten de Ozan Açıktan, eski-yeni nice yönetmenimizin deneyip de pek nadiren altından kalkabildiği 'Film Noir' tarzının dört dörtlük bir örneğini kotarıp önümüze koymuş..

Suç ve gerilimle şekillendirilmiş bu dramın -sanırım- en önemli özelliği, kestirilemez bir biçimde ilerleyen senaryosunun dinamik yapısı..
Bi ara üste çıkıp, göğsünü gere gere ortalığın tozunu attıran herhangi bir karakterin, biraz sonra adeta süt dökmüş bir kediye dönüşerek pısması an meselesi..


Filmin diğer bi özelliği de yukardakine paralel bir durum daha yaratarak, seyirciye herhangi bir karakterle -sürekli olarak- özdeşleşme olanağı tanımaması..

Az önce, 'iyi' özellikleri dolayısıyla kendisiyle aynı tarafta hissettiğiniz bir şahsın -zamanla- hiç de hoş olmayan bir yanını görerek, kendisiyle ilgili düşünceleriniz değişebilecektir..
Bu durum elbette, tersine bir süreci de mümkün kılar..
Ki bu özelliği yaratan şey, karakterlerin oluşturulmasında gözetilen 'gerçekçi' yaklaşımdır..


Yani -üstelik bir de zamana yayarsak- hayatta hiç kimse 'salt iyi ya da salt kötü' olamaz..
Aslında her iki kutbu bi arada yaşatan insan, kâh kişiliğine, kâh koşullara uygun davranarak herhangi bir tarafını daha yoğun dışarıya yansıtarak karakterini belirginleştirir..
Ki karşımızdaki yaratığın 'insan' olup olmadığını anlamanın en basit yoludur bu; değişen koşullar altında, o yaratığımızın davranışlarını izlemek..

Mavi Dalga'yla hiçbir benzerliği olmayan Silsile, aslında -sinemamız adına- N.B.Ceylan ve Z.Demirkubuz'larla başlayan 'aynı' gelişmenin izini sürüyorlar bu hafta: Türlerinin evrensel özelliklerini, epey bi yoğunlukta yerel ögelerle donatarak, beyaz perdeye taşımak..


Demek istediğim, bu filmi dünyanın herhangi bir ülkesinde aynen çekebilirsiniz; lâkin son tahlilde, en yakışanı Türkiye olacaktır..
Alın işte genç sinemacılarımıza yapıtlarında uygulamaları için verilebilecek en güzel, en önemli formül..
Yoksa, bugünlerde örneklerine sıkça rastladığımız gibi -Kore'lerden falan- taşınan suyla, bu sanat değirmeni dönmüyor öyle birader.. (Bkz. Evim Sensin) (Bkz. Sadece Sen)

Başlıca rolleri paylaşan -aşağıda da adları zikredilen- arkadaşların her birinin oyunculukları çok iyi, bu tamam da; yan rollerde olup da kısacık performanslarıyla harikalar yaratan bir grup oyuncu var ki özellikle onları kutluyorum..

Yalnız, her fırsatta yinelediğim gibi, "Bir filmde iyi oyunculuklar varsa eğer, hemen onların arkasında mutlaka -bunu sağlayan- iyi bir yönetmen vardır ve bu tartışılmaz bir gerçektir."

Bu arada, küçüklü büyüklü tüm karakterleri ete kemiğe büründüren senaryoyu da atlamamak gerekiyor tabii..


Karaköy ve çevresinde bir gecede olup biten, bir aşk tutkusuyla zirveye çıkan, para'nın baş rolü oynadığı bir suç tutkusuyla da o zirveden yere çakılan bir ilişkiler yumağıdır bu öykü, söküldükçe büyüyen, çözüldükçe de düğümlenen bir yumak..

Özünde ikiyüzlülükten başka bir şey taşımayan toplumsal akitler karşısında insan doğasını temsil eden aşk'ın dizginlenemeyen gücünü bize bir kez daha hatırlatan Silsile, bu hususta tamamen umutsuzdur aslında..
Maalesef ki doğa -dolayısıyla da- 'insan', her cephede olduğu gibi aşk cephesinde de yenilmektedir her geçen gün..

Böylesine 'doğal' güzellikleri kirletmek için elinden gelen her şeyi yapmakta geri durmayan 'yasal' ve karanlık güçler, para ve menfaatin katranıyla doldurdukları çukura düşenlerin -işlerine yarayabilecek- bir kısmını kendilerine benzetecek, diğer -işe yaramayan- kısmını da anında yok edecektir..
Ve bu düzen böyle gelmiş, böyle gidecektir..




Yönetmen: Ozan Açıktan
Senaryo: Ozan Açıktan, Cem Akaş
Oyuncular: Nehir Erdoğan, İlker Kaleli, Tardu Flordun, Esra Bilgin Bezen, Serkan Keskin


5



1 yorum:

  1. ben bu filmi sizin gibi beyenmedim bilmem yorumumu yayınlarmısınız hiç beyenmedim ara ve barda tarzında film yapmaya çalışmış yönetmen sanki bilmediği sularda yüzmüş çok güzel hareketler bunlar ve sen kimsinde komedide orta karar bir düzeyi yakalamıştı burda inandırıcı olmayan yapmacık ruhsuz bir bakış var bu benim düşüncem notum 5 üzerinden 1.5

    YanıtlaSil