12.5.14

Karınca Kapanı :: Psikopat Mafyöz Vahşi Patrona Karşı


Başbakan'dan sonra- Türkiye'nin bir numaralı iş adamı olan Güven Sarıselimoğlu'nun eşi Münevver Hanım, geçirdiği bir trafik kazasından sonra yattığı hastaneden taburcu olur ve özel arabası, özel şoförü ve özel boyunluğuyla birlikte -krallara lâyık- malikânesine geri döner..

(Yukarıdaki 'Başbakan' dokundurması, tamamen yazarın kendi tercihidir. Söz konusu filmin tüzel kişiliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. - Müdüriyet)

Tüm 'sevecen' söz ve davranışlarına karşın, kocasının yüzüne bile bakmayan, ondan adeta iğrenen bu kadın, kim bilir neler yaşamış, sinsi görünümlü bu herifin elinden kim bilir neler çekmiştir, sayın seyirciler..

Karısının ne yaptığını, nerelere gittiğini, şoförü vasıtasıyla sürekli kontrol eden Sayın Bay Sarıselimoğlu'nun (Cüneyt Uzunlar) ne mal olduğunu anlamaya başladığımız sırada, Sayın Bayan Sarıselimoğlu da bu bela adama ve içinde bulunduğu berbat duruma bir çare aramaktadır..

'Valla kardeş, nah burama kadar geldi artık' seviyesine ulaşan Münevver -bir arkadaşının yardımıyla- 'Mafyöz kılıklı psikopat bir tetikçi' olarak kendisini tarif edebileceğimiz, Galip Efendi (Fırat Tanış) ile irtibat kurar..

Bu 'tuhaf' adamdan, kocasını 'birazcıktan biraz fazla' korkutmasını isteyen Münevver (Neslihan Yeldan), meğer bu anı beklermişcesine vaziyet almış Galip'ten öyle bi teklif alır ki bunun sonucunda artık hiçbir şey eskisi gibi kalmayacaktır..



Zengin ve Mağdur Kadının İntikamı

Cüneyt Uzunlar’ın, yine kendisine ait tiyatro oyunundan uyarlayarak yazdığı senaryoyu filme dönüştüren kişi, oyunculuğu ve müzisyenliğiyle tanıdığımız Fırat Tanış..

Bu tiyatrocu senarist ile ilk filmini çeken sinemacı yönetmenin, aynı zamanda başrolleri de paylaştığını görüyoruz ki sırf bu sebeple bile gerçekten ilginç bir yapımla karşı karşıyayız..

Bu ilginçliğin, filmin hem üslubunda, hem de içeriğinde devam ettiğini görünce, özellikle son dönem Türkiye sinemasının 'yenilikçi' çalışmalarının yılmaz destekçisi ve savunucularından biri olarak, kendimi gayet bahtiyar hissettiğimi söyleyebilirim..

Oyunculuk hususunda Fırat Tanış'daki müthiş cevherin elbette farkındaydım; ancak Cüneyt Uzunlar'ın -benim açımdan beklenmedik- performansı karşısında saygı duruşuna geçtim..


İyi yazılmış senaryo ve sağlam diyalogların desteklediği oyunculuklarla 'birbirine girişen' bu ikiliyi izlemek bir zevkti..
Bu arada Neslihan Yeldan'ı övmeyi de unutmayalım..

Üç 'ana kahraman'ın, filmin akışı içinde birer birer belirginleşerek öne çıkmaları, anlatımı üç -görünmeyen- bölüme ayırırken, hikayenin monotonlaşmasını da önlüyor..

İlk etapta tanıştığımız Münevver, Galip'le buluşarak, bu mafyöz adamı tanımamızı sağladıktan sonra ortadan kayboluyor; daha sonra, 'Psikopat Mafyöz' Galip ile 'Vahşi Patron' Güven'in buluştuğu ve iki adam arasında maddi-manevi bir düelloya dönüşen son bölümde de bu kez Güven, -hem de tüm çıplaklığıyla- ortaya konuyor..

Patron'un karısı Münevver ile Galip'in ilk kez karşılaştıkları günü anlatan 'araba içi' sekans, Sinemamız'da pek rastlanmayacak nitelikte, tuhaf bir gizemi de içinde barındıran, müthiş gerilimli bir ortam yaratıyor..


Fırat Tanış'ın burada gösterdiği mükemmel oyunculukla daha da güçlenen, aynı anda hem gererken, hem de kahkaha attırabilen bu sahnenin gizemli ve karanlık atmosferinin -umduğumun aksine- tüm filme yayılamadığını görünce, ciddi bir hayal kırıklığı yaşamadım da değil doğrusu..

Bu kısa 'araba içi' sahnesinin kalitesine en fazla yaklaşan ve filmin büyük bir kısmını oluşturan 'gökdelen içi' sekansı -belki de bilinçli bir yönetmen tercihiyle- diyalog ve hareketlerin 'gevşeme' ve de sıradanlaşmasıyla, o ilk etkiyi yaratıp yaşatmaktan giderek uzaklaşıyor..

Neyse ki finalde devreye giren 'son' sürprizle, seyircinin yeniden heyecanlandığı söylenebilir..

İlk bakışta olumsuz bir beklenti yaratan, 'sinemaya uyarlanmış tiyatro oyunu' gerçeği -flashback sahneler dahil- yerinde ve ustaca kullanılan 'sinemasal' müdahalelerin olumlu etkisiyle herhangi bir 'hasar' bırakmıyor..


Bu arada, Türk Sineması'nda perdeyi ikiye ve üçe bölerek kullanmanın en iyi örneğini ilk defa bu filmde gördüm diyebilirim..

Bundan da değerli olan şey, bu 'çarpıcı' tekniğin abartılmadan kullanılmasıydı..
Bilindiği gibi, denenen herhangi bir değişik numaranın, istismar edilmeden elden bırakılmasına bizde pek rastlanmaz da..

İşsiz kalmanın bir insanın psikolojik dünyasını nasıl altüst edebileceğini, hatta onun karakterini dahi tanınmaz bi hale sokabileceğini hatırlatan film, 'ahlâksız' sermayenin -daha birçok günahının yanı sıra- bu konudaki vurdumduymazlığına ayrıca vurgu yapıyor..

Zaten -son tahlilde- Karınca Kapanı, bir nevi 'Türkiye alegorisi' de ortaya koymaya çalışan -hafiften örtülü- bir politik film..


Hükumete büyük bir minnet duyduğunu özellikle belirten, büyük patronluğunun altında büyük pislikler saklayan bir işadamını hedefi haline getiren film, vahşi kapitalizm kadar, mevcut düzenin de karşısındadır..

Aslında bu çarpık düzenin çarpık bir ürünü olan, ama tüm psikopatlığına rağmen gerçeklerin gayet de farkında olan Galip ile ona göre daha akıllı uslu biri olan ve uzun süredir maruz kaldığı kötü muameleye nihayet isyan eden Münevver'in işbirliği, zafere doğru ilerleyen bir kutlu direnişin simgesi değildir de nedir allasen!.

Yalnız, ülkenin yoksul işçi kesimine öteden beridir layık görülmüş olumsuz tabloya dair istatistikler, bir anlığına adeta bir haber spikerine dönüşen Galip'in ağzından sıralanmasaydı keşke..
Bu durum -tanıdığımız kadarıyla- Galip'e hiç yakışmadığı gibi, ortama da 'gereksiz' bir 'didaktik hava' yayıyordu..






Yönetmen: Fırat Tanış
Senaryo: Cüneyt Uzunlar
Oyuncular: Fırat Tanış, Cüneyt Uzunlar, Neslihan Yeldan
Yapım: 2014, Türkiye, 100'

 5