8.10.14

Dracula Untold :: III. Vlad neden Kont Drakula oldu?.


Tarihi bilgilerimize göre: Daha çocuk yaşta babası tarafından Osmanlı'ya rehin bırakılmış Vlad -devşirme misali- sıkı bir eğitimden geçer..
Gençlik çağına girdiğinde de, Osmanlı'nın bir planı gereği, memleketine geri yollanır..

Burada giriştiği bir takım katakulliler ve katliamlarla işlerini yavaş yavaş yoluna koyan dostumuz, bir süre sonra biraz Osmanlı'nın desteği, biraz bileğinin hakkı, fazlasıyla da kazığının gücüyle elde ettiği 'Kazıklı' mahlası ve III. Vlad resmi adıyla birlikte, Eflak voyvodası olarak, ülkesinin başına geçer..

III. Vlad'ı (Luke Evans), sevgili karısı Mirena (Sarah Gadon), sevgili oğlu Ingeras (Art Parkinson) ve sevgili halkıyla birlikte saltanatının keyfini sürdüğü sırada, perdede izlemeye başlarız..

Günlerden bir gün, Broken Tooth dağında bir kaç adamıyla dolaşmakta olan Vlad, orada, adamlarının ölümüyle sonuçlanan bir acayip 'deneyim' yaşar..


Oradaki bir mağarada, 'Şeytan'ın Oğlu ya da 'Vampirler'in Ağababası' denilebilecek tıynette bir yaratıkla (Charles Dance) karşılaşmıştır ki biz elit Vampirler kendi aramızda ona, 'Master Vampire' demeyi tercih ederiz..


Vlad efendi, bu müthiş ve doğaüstü gücü görmüş, aklının mühim bir köşesine de bunu not etmiştir..

İşte tam bu sıralarda sarayına gelen elçiden, Osmanlı İmparatoru Sultan II. Mehmed'in (Dominic Cooper) ondan -her zamanki gibi- sadece vergi değil, aralarında biricik oğlunun da olduğu, tam bin adet erkek çocuğunu almak istediğini öğrenir..

Vlad'ın, 'çocukluk arkadaşı' olduğu Sultan'a, yalvarmaya kadar varan dil dökmeleri, hiçbir işe yaramayacaktır..


Bir karar vermesi gerekmektedir; ya minik oğlu da kendisiyle aynı kaderi yaşayarak, anasından koparılıp Osmanlı'ya asker olacak, ya da ne pahasına olursa olsun, şu Türkler'i yenecektir..

'Ne pahasına' lafıyla, siz benim ne demek istediğimi anladınız sanırım..



Dünya Türk Olacak 

'Türk'ün Drakula'yla İmtihanı' alt başlığını hak eden filmin 'asıl' sahibi olan -Erbakan Hoca'nın tabiriyle- Batı Kulübü'nün, fazlasıyla kendine yontarak kullandığı 'sözde' tarihi gerçeklerin özünde vurgulanan görüş gayet açıktır aslında: 'Denize düşen yılana sarılır' atasözüne uygun olarak, Osmanlı'nın eline düşen de boynunu vampirin dişine teslim ederek, ruhunu -bir nevi- Şeytan'a satar; hatta satmalıdır da, zira bu 'fettah' Türkler ile ancak bir vampirler ordusu baş edebilir..


Film bu kısma pek girmiyor ama- tarih, düşmanlarını (ki büyük çoğunluğu Osmanlı askeridir) 'normal' yoldan öldürmekle yüreğinin soğumadığını, binlercesini kazıklara geçirerek sergilediğini, üstelik bir de kurbanlarının kanını içtikten sonra anca rahatlardı diye anlatır, III. Vlad'ı..

İşte bu 'vahşi' yürekli devşirmeyi film, halkına, karısına ve çocuğuna ölesiye düşkün, onlar için kendini feda edecek denli cesur ve de duygusal bir adam olarak gösterirken, pek de inandırıcı olamıyor doğrusu..


Bu durumda benim içimden geçen de şunlar oluyor: Lan Vlad, iyisin hoşsun ama, feci yalancısın oğlum sen..
Hatta, Usta Vampir'e teslim olarak 'vampire dönüşme' kararını, salt karın ve çocuğun için almış gibi görünerek, kendine de yalan söylüyorsun..
Oysa senin arzuladığın şey o kadar açık ki, öncelikle, hayatın boyunca sana huzur vermeyen şu Osmanlı'yı komple yok edebilecek, doğaüstü büyük bir gücün sahibi olmak istiyorsun; sonra da, önüne çıkabilecek her türlü düşmanını gömecek bir ölümsüz olmayı..
Kısaca dostum Drakula, hiç öyle, 'istemem ben, yan cebime koy' havalarına girip de asabımı bozma..


Filmin öyle iddia edildiği gibi 'özellikle' Türk düşmanlığı falan yaptığı yok..
Batı'nın bildiğimiz klâsik bakışı işte..

Eli kanlı Drakula'nın yumuşatılıp romantikleştirilmesi dışında, tarihi gerçeklerle uyumsuzluğu da pek yok aslında; 'fantastik' tarafına hiç girmiyorum elbette..

Filmde sürekli 'Türkler' olarak bahsedilen Osmanlı'nın gücü, görkemi, adeta perdeden taşıyor..
Bu görkeme tanık olan Transilvanyalı dostların, "Bu gidişle tüm dünya Türk olacak" mealinde konuşmalarını işitmek de ilginç tabii..


Öte yandan bir çocuğu, toprağından, ailesinden, kuzusu olduğu sevgili anasının kucağından koparıp almanın 'affedilmez' günahını, kimin tarafına yazacağımız da bellidir..
Bunun benzerini onlar yapacak olsa, 'Kahpe Bizans', 'Pis Gâvur' sıfatlarımız hazırda beklemektedir; biz yapınca da, 'imparatorluk gereğidir' diyip geçmeyi iyi biliriz..

O değil de, anasız babasız bıraktığınız bu çocuklardan birini tekrar vatanına geri yollarsanız -ilk müsait zamanda- sizden intikam almaya kalkıştığında şaşırmalı mıyız peki?.
Tabii ki hayır..
Konuya ilişkin olarak, bazı 'terbiyesiz' atalarımız boşuna dememişler: 'Acıma yetime, döner koyar götüne!'
Pardon yani..


Meraklısının hep cevabını aradığı, lâkin aradığını tam da bulamadığı bir husustur; vampirliğin kökeni ve vampirleşmenin mekanizması..

Vampire dönüşmenin en sihirli, en estetik biçimine, Byzantium (2012) ile tanık olmuş, pek de hoşuma gitmişti; ama bu yöntemin o filmle sınırlı kalacağı da belliydi zaten..

Burada ise, 'Drakula' özelinde bir yanıt verilir gibi oluyor her iki soruya.. da, pek de tatmin edici değil doğrusu..


Bir anda yüzyılları aşarak günümüze gelen finalini oldukça 'aceleci' hatta gereksiz bulsam da Dracula Untold, göz kamaştırıcı görselliğiyle etkileyici, neredeyse  kusursuzca kullanılan Türkçe diyaloglarla ve -bir tanesi bile Türk olmayan oyuncular tarafından canlandırılan- Osmanlıların varlığıyla da -özellikle bizim için- oldukça enteresan bir film..

Son sözüm Faruk Aksoy'a: Bizans'ı bi güzel bitirip tarihe gömdüğünüz Fetih 1453'ün intikamı bu filmle alınıyor ki sıra artık size geçmiştir, haberiniz olsun sayın Aksoy..
Bir de bizim gözümüzden bu olaya bakalım da, şu Kazıklı Voyvoda'nın da defterini bi güzel dürelim, elindeki son kazığı münasip yerine monte edelim derim ben; bilmem siz ne düşünürsünüz?.



Dracula Untold / Dracula: Başlangıç

Yönetmen: Gary Shore
Yazarlar: Matt Sazama & Burk Sharpless
Oyuncular: Luke Evans, Dominic Cooper, Sarah Gadon and Charles Dance
Yapımcı: Michael De Luca
Sorumlu Yapımcılar: Alissa Phillips, Joe Caracciolo, Jr., Thomas Tull, Jon Jashni
Tür: Epik Aksiyon - Macera

  3 / 5