5.11.14

Sivas :: Yiğidin ve İtin Harman Olduğu Yerde


İç Anadolu'da bozkırın ortasında bir köy, bu köyün içinde de Aslan adında, on yaşlarında bir çocuk vardır..

Kendisiyle benzer şartlarda milyonlarca çocuk gibi o da okula gider, arkadaşlarıyla oyun oynar, şakalaşır, dövüşür, küfürleşir elbet..

Tabii bazıları da aşık olur, Aslan gibi..
Aslan Ayşe'yi çok sever, kıskanır deli gibi..
Gözüne girmek ister onun bir an evvel; çırpınır durur, yarı çekingen..

Okulda, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler piyesine çalışırlar..
Öğretmeni Aslan'ı cücelerden biri olarak seçmiştir; lâkin o, Prenses rolüne seçilen Ayşe'ciğinin sevdiceği olarak, Yakışıklı Prens olmak ister umarsızca..

Gelgelelim, bu muradına erişemez bizim küçük Aslan..
Ayşe'den de pek olumlu bir sinyal alamayınca, bir süreliğine hayata küser gibi olur..


Neyse ki oraların bir nevi 'ata sporu' gibi bir şey olan 'Köpekleri kapıştırıp dövüştürmece' oyunu, Aslan'ı oyalayarak, bu olumsuz havadan onu kurtarabilecek 'bir dost' bulmasına yarar..


Bir 'köpek dövüşü' sonrası yenilen ve ağır yaralanan, bu nedenle de sahibi tarafından gözden çıkarılan bir köpeği sahiplenir..
Sivas adlı bu iri köpek -adı üstünde- bir Sivas Kangalı'dır..

Doğru bildiğini korkusuzca söyleyen, güçlü bir kişiliğe sahip olduğu her sözünden, her hareketinden belli olan Aslan oğlan, 'yenilen ama yıkılmayan' asil duruşuyla yeniden güçlenerek ayağa kalkan Sivas'la, hayvanlar alemindeki ruh ikizini bulmuş gibidir sanki..



- Nöörüyon?.
- Nööriyim, sen nöörüyon?. 
- Nöörem!.

Günlük hatır sormalarını, yani sosyalleşmelerini, bu şahane diyalogla ve en iyi şekilde yapabilen insanların coğrafyasında bir 'erkek' çocuk olmanın resmidir Sivas..

Senaryoyu da yazan yönetmen Kaan Müjdeci, doğası, hayvanı ve insanıyla, belli ki çok iyi tanıdığı bu topraklarda yaşanabilecek, sıradan bir hayat parçasına odaklanıyor..


Aslan büyüyor..
Köy ortamının tüm kısıtlayıcı şartlarına karşın, o da, ezelden ezberletilmiş -bir kısmı içgüdüsel ya da dürtüsel, bir kısmı da çevresel- bilgileri deneyimlemeye, özümsemeye başlıyor..

Her şey yolunda giderse eğer, o da o kadim tornadan başarıyla geçerek, 'imalat' sürecini tamamlamış olacak ve en sonunda da tam bir 'Anadolu erkeği' vaziyetinde, faaliyete geçecektir..


Anadolu erkeği dediğin serttir, kaşınan olursa ikiletmez, dövüşür it gibi; küfürle başlar konuşmasına, küfürle sona erdirir; memleketi önemlidir, memleketlisi de, oradayken, onlarla iken rahattır; yaban ellerden hoşlanmaz, yabancıdan, yabancı gibi olandan nefret eder -korkar aslında; kızları sever, arzular ama aradaki mesafeyi de korur icabında, erkekliğine laf ettirmez, delikanlılığına bok sürdürmez..


İlk bakışta sanıldığı gibi Sivas, bir köpek ile bir çocuğun dostluğunu falan değil, hayâl kırıklığı içinde nereye, kime saracağını bilemeyen bir oğlanın, sahiplendiği bir dövüş köpeğinin güçlü, korkutucu ve karizmatik varlığının yardımıyla, kendini ispat etme, büyüdüğünü ilan etme girişimini anlatıyor..

Yönetmen Kaan Müjdeci'nin başarısının altında, hayatının belki kısa, ama değişim gücü yoğun bir sürecinde izlediğimiz Aslan'da, ince ayrıntılarla gözlemlenen bu 'büyüme' aşamalarını, gayet doğal bir biçimde ve ustaca perdeye yansıtabilmesi yatıyor..



Sivas

Senarist - Yönetmen: Kaan Müjdeci
Oyuncular: Doğan İzci, Çakır, Ozan Çelik, Banu Fotocan, Okan Avcı
Yapım: Türkiye, Almanya, 2014


  3.5 / 5


1 yorum:

  1. İnce bakış açınızla gerçekleri farklı bir gözden çok iyi gözlemlemişsiniz. Tebrik ederim.

    YanıtlaSil