7.2.15

Mehmet Güleryüz :: 'Müstekreh' Resimlerin Büyük Ressamı



Şu sıralar İstanbul Modern'de şahane bir sergi var; 'Mehmet Güleryüz Retrospektifi: Ressam ve Resim'.

Adı üstünde, bu değerli ressamımızın, yarım asrı aşan üretim döneminde yarattığı işlerin önemli bir kesimini içeren, çok zengin, çok renkli ve alabildiğine kapsamlı bu sergiyi, resim sanatını seven tüm dostlara hararetle öneriyorum..

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim gördüğü halde, 'akademik çerçeve'ye hapsolmaktan kaçınan ve sadece 'kendisi gibi' olmaya çalışan Güleryüz'ün odak noktasında, 'her haliyle' insan yer almakta..

Sanatçının tuvali, doğa, hayvanlar, diğer insanlar ve bizzat kendi kendisiyle etkileşim içinde debelenen insanın, adeta bir arenası gibidir..

İnsanın tüm doğallığını ya da yapaylığını gözlemleyen sanatçı, onu yaşamın her anında anlamaya çalışır..
Hem onu, hem de içinde bulunduğu toplumu eleştirir, tespit ettiği tarafları açıkça ortaya seren, 'dışavurumcu' müdahalelere girişir, çekinmeden abartır ve sonuçta o şeyi, en sarsıcı haliyle görselleştirir..

Bilerek  (2009)

İşte, onu ve sanatsal duruşunu belki de en iyi açıklayabilecek bir örnek:
1968 yılında AKM'nin opera salonunda kullanılmak için açılan yarışmaya katıldığı 'Çadır Tiyatrosu' resmi, jüri tarafından "müstekreh" yani iğrenç bulunarak, yarışma dışı bırakılır..

Gördüğünüzde siz de şaşıracaksınız ki hiç de öyle iğrenç falan olmayan bu harika tablo, neredeyse tam bir başyapıt mertebesinden size bakmaktadır..

Çadır Tiyatrosu  (1968)

Resmen sansür uygulayan bu jürinin, Zeki Faik, Sabri Berkel, Nurullah Berk gibi Türk resminin ustalarından oluştuğunu görmek, daha da düşündürücüdür tabii..

Öte yandan, zamanın geçerli sanat anlayışını ve daha da önemlisi Akademi'nin muhafazakâr duruşunu göz önüne almadan, bugünün bakışıyla hemen bu ustaları eleştirmek de doğru değil elbet..

Bilmeden  (2009)

Bu arada öğreniyoruz ki Güleryüz, bu 'kışkırtıcı' girişimi yaparken, aslında her şeyin bilincindedir..
Alt sınıfların eğlence dünyasının bir yüzünü gösteren ve -üslubu icabı- daha da bozarak işlediği bu dansözlü resminin, yüksek sanatın icra edildiği bir opera binasının fuayesine -büyük ihtimalle-sokulmayacağını, zaten o da öngörmekteymiş..
Daha sanat hayatının başlarında gerçekleşen bu 'provokatif ve sarsıcı' üslup, Mehmet Güleryüz'ün hem sanatının, hem de yaşamının ana izleği olacaktır..

Troleybüs Biletçisi  (1970)

Ressamlığı kadar olmasa da -aslında resminin tamamlayıcı bir ögesi gibi gördüğü- heykelciliği de önemli olan Güleryüz, mmknmrtb okuyucularına pek yabancı değil..

Manav  (1966)

Sanatçının 2007 yılında gerçekleştirdiği Oradan Oraya adlı sergisine dair yine buradan paylaştığım izlenimlerimin son cümlesini, çok çok daha geniş ölçekteki bu sergi için de kullanmak istiyorum:
"Kara, hatta kapkara mizahın da hissedildiği tüm iki boyutlu yapıtlarında gözlenen dışavurumcu estetik anlayışı, aynı başarıyla heykele de yansıtabilmesi –ki bu bana çok zor bir iş gibi geliyor- Mehmet Güleryüz' ün sanatını yücelten en önemli etken bence."


Mehmet Güleryüz'ün kendisini en son 2013'de, Taksim Gezi Parkı Direnişi'ne katıldığını belgeleyen bu fotografta görmüştük..
Tam da kendine yakıştığı gibi- yetmişli yaşına rağmen geride durmadığı bu özgürlük eyleminde polisin insafsız şiddetiyle -acı içinde ama vakur- yere çökmüş halde fotoğraflanan bu 'gerçek' sanatçıya selam olsun..




Mehmet Güleryüz Retrospektifi : Ressam ve Resim

9 Ocak - 28 Haziran 2015

Küratör: Levent Çalıkoğlu