13.6.15

The Age Of Adaline / Ölümsüz Aşk



Bir çağ değişirken doğmuş olan bir kadın, geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla 'ödüllendirilir'.
Yıllar boyunca insanlardan uzak, izole bir hayat süren kadın, sonunda ölümsüzlüğünü kaybetmeye değecek bir adamla tanışır.

Yönetmenliğini Lee Toland Krieger'in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Blake Lively, Ellen Burstyn ve Harrison Ford yer alıyor.

Mucizevi bir şekilde neredeyse 80 yıldır, 29 yaşında kalmayı başaran Adaline Bowman (Blake Lively), münzevi bir hayat sürüyor, sırrını ortaya çıkarabilecek hiç kimseyle fazla yakınlaşmıyordu.

Tesadüfen karizmatik yardımsever Ellis Jones'la (Michiel Huisman) tanışması hayata ve aşka duyduğu tutkuyu yeniden tetikler.
Ellis'in anne babasıyla (Harrison Ford ve Kathy Baker) geçirdiği bir hafta sonu, gerçeğin ortaya çıkması tehlikesi yaratınca, Adaline, hayatını sonsuza dek değiştirecek bir karar verir.

The Age of Adaline filminde Blake Lively (Gossip Girl, Hırsızlar Şehri), Michiel Huisman (Yaban, Game of Thrones), Kathy Baker (Saving Mr. Banks, Makas Eller), ve Harrison Ford (Uzay Oyunları, Yıldız Savaşları), ve Ellen Burstyn (Yıldızlararası, Bir Rüya İçin Ağıt) rol alıyor.


Filmin yönetmeni Lee Toland Krieger (Vazgeçmem Senden, Saldırgan Tür) ve film J. Mills Goodloe (Unutulmaz Aşk, Pride) ile Salvador Paskowitz'in (Nic and Tristan Go Mega Dega) senaryosundan uyarlanmış; filmin hikayesi de J. Mills Goodloe ve Salvador Paskowitz'e ait.

20'nci yüzyılın başlarında doğan Adaline Bowman'ın aklına 21'inci yüzyılın başını görecek kadar yaşayacağı gelmemişti, ta ki mucizevi bir şekilde ölümden kurtulup sonsuz gençliğe kavuşana kadar.
Adaline 29 yaşındayken yaşlanmamaya başlar ve hayatı, daha önce hiçbir insanın tecrübe etmediği bir süreç başlar.
Bu önemli kader anı, onu yıllarca süren ve benzeri olmayan bir yolculuğa çıkarır.
İki dünya savaşı, 1960'ların tasasız zamanları ve günümüzün modernlikleri arasında küresel değişimlerle hayatı ve aşkı yaşar.
Yaşı ilerleyen, kızı dışında herkesten dikkatlice sırrını saklayan Adaline, önemli değişikliklerin üstesinden zerafetle sıyrılmayı başarır, ta ki eski bir ilişkisi, günümüzde karşısına çıkan bir aşk fırsatıyla çakışıp, alışılmadık geçmişini ortaya çıkarma tehdidi oluşturana kadar.


YAPIM HAKKINDA

“Bana sonsuza kadar unutmayacağım bir şey söyle.” - Adaline Bowman

Adaline Bowman'ı canlandıran oyuncu Blake Lively, senaryoyu ilk okuduğunda büyüleyici bir macera ve zamandan bağımsız bir aşk hikayesi bulduğunu anlamış.
Kendisi şöyle diyor: "Elimden bırakamadım. Güzel bir romanmış gibi okudum. Hikaye çok romantik, şiirsel ve benzersiz."
Oyuncu aynı zamanda bir kadının bakış açısından anlatılan özgün bir hikaye bulduğu için de çok heyecanlıymış.
Birçok şeyi çok derinden yaşayan ve bunları da insanlık tarihinin en çeşitli yüzyıllarından biri sırasında yaşayan bir kadın düşüncesi Lively'nin ilgisini çekmiş.
Oyuncu anlatıyor: "Ömrü 100 yılı aşmış, birçok farklı dönemi yaşamış. Bu zaman zarfı içinde Adaline aşkı, kaybı, acıyı ve neşeyi tatmış."


 Lively'ye göre, filmin benzersiz bakış açısının büyük bir kısmı, aşkın her halinin incelikli bir şekilde resmedilmesinde yatıyor.
Oyuncu sözlerine şöyle devam ediyor: "Filmin içinde farklı aşk hikayeleri var. Modern erkek-kadın hikayesi var. Adaline'ın geçmişinde yatan daha karmaşık bir aşk hikayesi var ve bu şimdiki zamanda tekrar can buluyor. Bir de aynı zamanda bir anne-kız arasındaki dokunaklı sevgi hikayesi anlatılıyor. Adaline'ın aşk hayatı çok güzel bir yolculuk."
Hikayede fantastik öğeler bulunsa da çok sade ve insani bir şekilde anlatılması da oyuncuyu çeken bir başka özellik olmuş.
Oyuncu şöyle diyor: "Aslında bir karakter hikayesi. Oldukça dramatik. Bazı ağır fikirlere değiniyoruz ve etki yaratmaya çalışıyoruz.

SENARYO NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Lakeshore Entertainment bünyesindeki yapımcılar Tom Rosenberg ve Gary Lucchesi, senaryonun potansiyelini hemen fark etmiş.
“Senaryodaki her şey bana cazip geldi,” diyor Rosenberg. “Bu gerçek bir aşk ve bunu artık pek sık görmüyoruz. Film aşkın, yaşlanmanın niye kıymetli olduğu ve ölmenin de niye gerekli olduğuyla ilgili. Bunlar olmazsa hayat anlamını yitirir."
Fantastik bir olayla başlasa da The Age of Adaline çok geçmeden sizi zaman içinde ustalıkla ve zekice yapılan bir gözlem yolculuğuna çıkarıyor.
Lucchesi şöyle diyor: "Bu büyülü gerçeklik kategorisine giriyor. İyi anlatılmış özgün bir hikayeyle ilgili çok şey söylenebilir. Tom ve bana göre bu muhteşemdi. Sinemacılar olarak hayatımızın bu noktasında benzersiz ve özgün bir şey gördüğümüzde buna karşılık veriyoruz.


Lucchesi şöyle diyor: "20'lerde şöyle olmuş, 30'larda şöyle olmuş dediğimiz bir film değil. Yaşlanmamamın nasıl bir şey olacağına dair fikirsel bir film bu. Adaline hayatı boyunca ideal bir yaşta. Bunun, yani en güzel görüneceğiniz, akıllı, gayet gelişmiş bir yaşta olup tek bir gün bile yaşlanmamanın, dünyanın en harika şeyi olacağını zannedersiniz ama Adaline kendi çocuğunun olgunlaşıp yaşlandığını görüyor ve kendisinin de bu yolculuğu yapabilmiş olmasını diliyor."
Lively, hiçbir filmde bu fikrin ele alınmadığını söylüyor.
"Film aşk ve kayıpla ve sonsuza dek yaşayabilecek olsanız bunların ne anlam ifade edeceğiyle ilgili. Bu bir lütuf mu yoksa lanet mi? Adaline'ın hikayesini bitirdiğimde hayatın tam olarak olması gerektiği gibi aktığını düşündüm. Hayatı, etrafınızda sevdiklerinizle, onlarla birlikte geçirmek, bana göre kusursuz bir düzen."

"Filmin yönetmeni Lee Toland Krieger, daha önce çektiği Saldırgan Tür ve Vazgeçmem Senden filmleriyle Hollywood'u etkilemişti.
Krieger senaryoyu ilk kez birkaç yıl önce okumuş ve aklından çıkaramamış.
Yönetmen şöyle diyor: “Filmin ana teması çok ilgi çekiciydi. Bir kaza sonucu yaşlanması duran bir kadının hikayesi anlatılıyor. Kadının sırrını bir tek, şu an 80'li yaşlarında olan kızı biliyor. Daha önce tanıştığı adamlara hiç benzemeyen genç bir adamla tanışması, onu yavaş yavaş münzevi hayatının dışına çıkarıyor. Yaşlanmanın güzelliğine odaklanmış bir şey okumamıştım daha önce. İçinde yaşadığımız dünya gençliğe ve gösteriş sevdasının pençesinde. Bu da bana çok dokunaklı bir fikir gibi geldi."

Krieger, yapmak istediği filmin tam halini anlatarak yapımcıları da ikna etmiş. Rosenberg şöyle diyor: "Gerçek bir sanatçı olduğu belliydi. Onu tanıdıkça aynı zamandatam bir beyefendi olduğunu da anladım. Yaptığı hazırlıklar parmak ısırtacak cinstendi."
"Çektiği iki filmi izlemiş ve çok etkilenmiştim" diye ekliyor Lucchesi.
"Senaryonun ve fikirlerinin üstünden geçtik ve daha da etkilendik. Benim için tanımadığım birini tanımaktan ve o adamın özel biri olduğunu düşünmekten daha heyecan verici bir şey yok."
Yönetmen bu modern peri masalının yönetmenliğini yapmayı o kadar istiyormuş ki, yedi dakikalık, hikayeye dair fikirlerini görsel olarak resmeden görüntü ve resimlerden oluşan bir klip hazırlamış. Yönetmen anlatıyor: Diğer iki filmimde dönemsel öğeler ya da özel efektler yoktu ama bunda ikisi de var. Yaptığım klip, filmin görsel özelliklerini nasıl ele almak istediğimi ve filmin görselliği vasıtasıyla konunun nasıl aktarılacağını ortaya koyuyordu."

Krieger bu klibi yapımcılarla paylaşmış.
Lucchesi şöyle diyor: “İhtiyacımız olan duyarlılık ve zanaata sahip olduğu teyit edilmiş oldu. O bana Sam Mendes ya da Anthony Minghella'yı anımsatıyor. Filmleri sanki ressam elinden çıkmış gibi özellikler taşıyor. Malzemeyi çok sevdi ve bunun altından kalkabileceği konusunda da kendine güvendi."
 Bu aynı zamanda Lively'yi de onun doğru yönetmen olduğu konusunda ikna etmiş.
"Çok etkiliydi" diyor Lively.
"O dünyaya dalıp orada yaşamak istedim. Vizyonu benzersiz, duygusal ve kışkırtıcıydı. Bu projeye karşı duyduğu tutku hepimizi beraberinde taşıdı." Film birçok dönemde geçse de hikaye çoğunlukla şimdiki zamana odaklı.



ADALINE'IN KIYAFETLERİ

The Age of Adaline 20'nci yüzyılda özenle ilerliyor, her döneme özgü araştırılarak bulunmuş imge ve nesnelerle önemli görsel anları yeniden yaratıyor.
Bunların arasında, geçmişi ve şimdiki zamanı eşit oranda sergileyen moda unsurları da var.
Şaşalı abiye kıyafetlerden günlük iş kıyafetlerine kadar, Adaline'ın giydiği her şey Oscar® ödüllü kostüm tasarımcı Angus Strathie ve ekibi tarafından, hem moda hem de hikaye anlatımı göz önünde bulundurularak, dikkatlice seçilmiş ve tasarlanmış.
Krieger'a göre filmdeki en zor görev Strathie'nindi.
Yönetmen şöyle diyor: “Blake için 50 küsur kıyafet yarattı. Küçük bir bağımsız film bütçemiz olmasa da bütçemize göre yapmamız gereken çok şey vardı. Ana kadro dışında filmin arka planında yer alan her oyuncu için gerçekçi bir gardırop hazırlamalıydık. Her dönemin detayını yorulmadan hazırladı, dönem kıyafetleri giymesi gereken 50-60 figüran olduğu günlerde bile."

The Age of Adaline filminin bir tasarımcı için destansı bir eser olduğunu Strathie de kabul ediyor. Kendisi şöyle anlatıyor: “Pek çok karakterin yer aldığı uzun ve karmaşık bir hikayesi var. Hikaye neredeyse 100 yılı aşkın bir süreye yayılıyor. Benden her bir dönemi tanımlamam, karakterin de bu zaman zarfı içindeki tutum ve duygularını yansıtmam istendi."
Lively ve Krieger'la yakın olarak çalışan Strathie, Adaline'ın geçmişiyle bağlantısını koparmayan ama bir yandan şimdiki zamana sabitleyen bir konsept geliştirdi.
Bunu yapmak için de ona, 100 yılı aşkın bir sürede geliştirdiği duyarlılığı yansıtan, zamandan bağımsız kostümler giydirdiler.
Strathie şöyle diyor: “Tüm kıyafetlerinde Adaline'ın eski bir ruh olduğunu vurgulayan retro bir hava olmasını istedik. Modern, genç ve sevecen görünüyor ama 100 yıldır yaşayan birinin özüne sahip. Kıyafet almayı bırakmamış. Aldığı zaman da küçüklüğünden alışık olduğu şeyler seçiyor. Her zaman şık ama şatafatlı değil."



Güzel ve yaşlanmayan ama 100 küsur yıldır yaşayan bir karakter yaratmak için, Krieger büyükannesinden ilham almış.
 “Gardırobunun tamamı modern ama hala 40'ların etkilerini taşıyor çünkü Adaline'ın olgunlaşma çağı bu döneme denk geliyor. Modaya uygun olanı seçerken mihenk taşı bu. Adaline'ın olmazsa olmaz özelliklerinden birini etkin bir şekilde yansıtmak için çok önemli bir yol oldu bu" diyor yönetmen. “Onun jenerasyonundan bir kadın zarif ve derli toplu görünmek ister ama o hiçbir zaman dikkat çekmeye çalışan gösterişli bir kadın olmuyor. 1908'de doğmuş bir kadın böyle yapmaz."

Takılardan tutun, çantalara ve mantolarına kadar her şeyde, Strathie, Adaline'ın uzun soluklu ömrü sırasında edindiği kıyafetlerle dolu bir gardırobu olduğu düşüncesinden hareket etmiş.
Kendisi şöyle diyor: “Bu vintage parçaları günümüzdeki görüntüsüne dahil etmek onun bireysel bir tarzı olmasını sağlıyor. Ellis'le çıkacağı randevu için 1920'lere ait, Bohem, bireysel bir parçayla başlıyor. Bunu, 1960'lara ait bir kazak ve modern bir etekle giyiyor. Ayakkabıları 50'lerden ya da 30'lardan, çantasıysa 40'lardan. Tarzları harmanlamak Adaline'ın kişisel görünümünün bir parçası haline gelmiş. Dünyada geçirdiği anlardan alıntılar yapıyor ve gardırobu ona bir nevi güven duygusu veriyor." Bilhassa bir kıyafet, hikayede iki kere ortaya çıkıyor.
1940'lardan kalma bir abiye kıyafeti akla getiren, siyah, uzun bir elbise.
Adaline, hem o dönemin Yılbaşı arifesinde hem de günümüzdeki Yılbaşı arifesinde bu elbiseyi giyiyor. Kostüm tasarımcı şöyle anlatıyor: “İki döneme de uygun bir elbise bulmamız gerekiyordu. Biri bariz bir şekilde 1940'lara ait. Onu hayatı kutlarken ve denizcilerle flört ederken bu kıyafetin içinde görüyoruz. Çok güzel görünmek zorunda ama aynı zamanda bu kıyafeti 2014 yılının Yılbaşı arifesinde de giymeli ve uyumsuz durmamalı. 40'lara ait abiye kıyafetlere baktık, Blake'e en çok yakışan öğeleri aldık ve biraz retro ve nostaljik olan bu elbiseyi yaptık."
Lively, klasik ve modern kıyafetlerin bir arada bulunmasından çok memnun.


Kendisi şöyle diyor: “Adaline'ın biraz yaşlı bir kadın gibi giyinmesi hoşuma gitti. San Francisco'daki çoğu genç kadından çok daha belirli bir muhafazakarlığı var."
Strathie, Adaline'ın gardırobunda birçok klasik boğazlı kazak olmasının Lively'nin fikri olduğunu söylüyor: "Bu iyi de bir fikirdi. Onu biraz daha muhafazakar ve mutaassıp gösterip, güzel bir şekilde yaşlanmasını sağladı."
Adaline'ın gardırobu bir yandan da zamanın ilerlediğini gösterme şekli olmuş.
“Etek boyları ve şekilleri, Edward Dönemi'nde başlayan bir hikaye anlatıyor" diyor Lively.
"Kadınların toplumdaki rolü 1908'den bu yana değişirken, Adaline'ın kıyafetlerinden, saç ve makyajından, sosyal değişimleri görebiliyorsunuz. Bu yüzden de Adaline'ın son derece bilgilendirici bir gardırobu var. Onun bu kıyafetlerle yerel bir alışveriş merkezine alışveriş yapmaya gittiğini hayal edemiyorum. Onun hikayesini kostümlerle anlatmak için Angus gibi bir dehayla çalışmış olmaktan çok gurur duydum. Catherine Martin'le birlikte Kırmızı Değirmen için yaptıkları kostümler, gördüğüm en güzel film kostümleriydi."
Tarzıyla tanınan bir kadın olan Lively, daha filme seçilmeden önce kafasında Adaline'ın gardırobunu hayal etmiş.
Oyuncu şöyle diyor: "Filme gizli gizli sızdım galiba. Tom Rosenberg'le görüşmeye gittiğimde, Adaline'a çok uygun olduğunu düşündüğüm bir elbise seçtim. Bana anneminkine benzer bir elbiseyi hatırlattı. Uçuk mavi, narin, solgun puantiyeleri olan bir elbiseydi. Onu giydiğimde kendimi Adaline gibi hissettim. Tom daha sonra bana 'içeri girdiğinde işte bu Adaline dedim' diye düşündüğünü söyledi. Planım işe yaramıştı!"
 Lucchesi, oyuncunun karakterinin prodüksiyon gardırobu seçimleriyle yakından ilgilendiğini söylüyor. "Bugüne çok uygun ama geçmişi de yansıtan bir tarz seçtik. Zevkini filme fazlasıyla dahil etti."
 Lively şu an Gucci moda evinin yüzü ve şirket 40, 50 ve 60'lı yılların ezgilerini taşıyan yeni tasarımların yanı sıra çok önemli bir sahnede Lively'nin giydiği bir abiye kıyafeti kendilerine tedarik etti. Bunun yanında kostüm tasarımcı Angus Strathie'yle birlikte Yılbaşı balosunda giydiği elbiseyi ortak tasarladı.


Lively şöyle diyor: "Giydiklerimin büyük kısmı Gucci. Filme çok destek oldular. En sevdiğim muhtemelen finaldeki elbise. Işıltıyı çok severim, bu yüzden parıl parıl bir kıyafet görmek bana yetmişti.
Farklı siyah boncuklu süslemeleri olan, altın sarısı bir elbise bu. Kalın, yünlü boğazı ve büyükanne ayakkabılarıyla başta gördüğünüz Adaline'dan çok farklı bir Adaline'ı gösteriyor. Elbiselerdeki değişim, onun hikayesini anlatmaya yardımcı oldu. Elbisenin önemi onu daha da güzel yaptı."
Saç ve makyaj da gardırobun başlattığı değişimi tamamladı.
Lively şöyle diyor: "Bu öğeler çok fazla bilgi içeriyor. Adaline daima bunlardan faydalanıyor ama dikkat çekmemek için de bunları modern bir şekilde sunmaya çalışıyor. Saç ve makyaj ekibimiz, Monica Huppert ve Anne Carroll, çok zarif tarzlar yarattı. Sayısız kitaptan görseller buldular ve her döneme özgü renk, şekil, stil ve tekniğe sadık kaldılar. Bir dönemde sadece dört fondöten rengi ve yedi ruj rengi varmış. O ürünleri araştırdılar ve bunları temel alarak bir şeyler yaptılar. Tasarımları gerçekçiydi ve Adaline'ın engin geçmişini aktarmaya yardımcı oldular. Gerçekçi bir görünüm dudak şeklini değiştirerek ya da göze farklı bir şekilde far sürerek bile elde edilebilir. Saçım ve makyajım her yapıldığında kendimi farklı biri gibi hissettim. Monica ve Anne'in detaylı çalışması, farklı dönemleri yansıtmamı daha da kolaylaştırdı."

100 yılı aşkın bir süreyi kapsayacak şık ve göze batmayan bir tarz tasarımının ardındaki kadınlar, makyaj sorumlusu Monica Huppert ve saç sorumlusu Anne Carroll, romantik zombi filmi Sıcak Kalpler'den süper kahraman efsanesi X-Men: Son Direniş ve hareketli aksiyon filmi Görevimiz Tehlike 4: Hayalet Protokol filmine kadar birçok farklı filmde çalıştı ama böyle bir zor görevle hiç karşılaşmamışlardı.
Adaline'ın çağlar arası yolculuğunu belirleyecek, dönemlere özgü düzgün ve kusursuz bir tarz yaratabilmek için vintage dergilerinden, eski kitap ve fotoğraflardan, bir de klasik filmlerden ilham almışlar.


Carroll şöyle diyor: "Her dönemdeki sıradan bir kadına hitap edecek bir tarz yaratmaya çalıştık. Cafcaflı sinema yıldızı saç stilleri yok. Adaline olabildiğince normal bir yaşam sürmeye çalışıyor, etrafındaki günlük yaşama ayak uydurmaya çalışıyor."
Düğününde 1920'lerin meşhur kaküllü kısa saçından, günümüz sahnelerinde normal bir balıksırtı örgüye kadar Adaline'ın tarzı, kendine dikkat çekmeden o dönemi yakalayan bir tarz.
Carroll anlatıyor: “Bütün dönemlere ait saç stillerini deneyerek, Blake'le Adaline'ın karakterini bulmaya çalışırken çok eğlendik. Şahsen favorilerim Adaline'ın hem 1940'lardaki hem de günümüzdeki Yılbaşı arifesindeki hali. İkisi de uzun ve dalgalı ama birbirinden tamamen de farklı. 1940'lardaki saçı kalıp gibi ama günümüzdeki saçı açık ve tek bir omuzda salınmış halde."
Huppert, bir karakterin tarzını yaratmanın, saç, makyaj ve kostüm tasarımcılarının ortak bir çalışması olduğunu söylüyor.
Bu durumdaysa yıldız, ekiple yakın olarak çalışmaktan son derece memnunmuş.
Huppert şöyle diyor: "Blake'le çalışmanın güzelliği, onun bir şeyleri denemekten korkmamasıydı. Hatta daha fazlasını yapmam için beni o zorladı. Daima karakter için doğru şeyler yapmak istedi."
Lively, Adaline'ın bir yanının eski moda olmasını istemiş, Huppert da buna tereddütsüz katılmış. Kendisi şöyle diyor: "Farklı dönemlerde kıyafet giydirmece oyunu oynamaktan fazlası olmalıydı. Onu gerçek biri yapmalıydık. Dolayısıyla hangi yılda olursa olsun, yüzyıllın başında doğmuş ve iyi yetişmiş bir kadının zarafetini ve şıklığını taşıyor. Yıllar içerisinde yaptığımız değişiklikler çok belli bile olmuyor. Genel referans olarak çeşitli dönemlerin bazı sembollerini kullandık. Ama sinema yıldızları ara sıra makyaj ve gardırop stilistlerini el altında bulundurur. Adaline'ın Hollywood tarzı bir görkemi yok. Bu yüzden gerçekçi, sofistike ama alçak gönüllü bir tarz yaratmak için çok daha fazla araştırma yapmamız gerekti.


Kendi tabiriyle "makyaj delisi" olan Huppert, dönemlere özgü gerçek kozmetik malzemeler topluyormuş ve daha fazla ilham almak için vintage zulasını araştırmış, referans olarak birçok malzemeyi makyaj karavanında bulunduruyormuş.
Kendisi şöyle diyor: “Bu bilhassa hakiki dönem renklerini modern ürünlerle eşleştirmek konusunda faydalı oldu. Günümüz ürünlerinde, o dönem kullanılan renklerin yoğunluğunu bulamıyorsunuz. Adaline'ın şahsi tarzında tutarlılık sağlamak için baştan sona aynı renk paletini kullandım ama çekim yaptığımız yıla uygun gölge ve tonları kullanmak istedim. Örneğin, Adaline'ın 1945'teki görüntüsünü doğru yansıtabilmek adına, yanaklarına biraz yakut tonlarında ruj sürdüm.”
Adaline'ın bilhassa 1929'daki makyaj ve saçını sevmiş.
Huppert şöyle diyor: “1920'lerin tarzı çok hoş. Yuvarlak, hafif üzgün kaşların yanı sıra, kıpkırmızı, yay şeklinde dudaklar modaydı. Blake'in görüntüsünü tamamen değiştiriyordu bu. Görseller üstünde, size siyah-beyaz ya da sepya tonlarında fotoğrafları anımsatması için biraz oynandı. Bu da, dönemin muhteşem ikonları Clara Bow ve Louise Brooks'a yaptıkları gibi, makyajın sınırlarını zorlayabileceğim anlamına geliyordu. O zamanki fondötenler çoğunlukla pudraymış ve sınırlı renk yelpazesi varmış. Bu yüzden Blake'in ten rengi o sahnelerde tamamen farklı. Normalde cildin doğal rengini tutturmak için çok uğraşırsınız, bu yüzden birine bilerek yanlış rengi uygulamak çok eğlenceliydi."
Huppert, ilk başta bu denli fazla sayıda tarz olmasının göz korkuttuğunu kabul ediyor.
"Blake'le koca bir hafta boyunca saç ve makyaj denemeleri yaptık. Dolayısıyla çekimlere başladığımızda her şeyi planlamıştık bile. Çekim programı çok yoğundu ve bazı günler tarzını birkaç kez değiştirmek gerekiyordu. Bu yüzden gerçekten hazır olmamız gerekiyordu."