13.6.15

The Age Of Adaline :: Yaşlanmayan Kadın'ın Maceraları



20'nci yüzyılın başlarında doğan Adaline Bowman'ın (Blake Lively) aklına 21'inci yüzyılın başını görecek kadar yaşayacağı gelmemişti, ta ki mucizevi bir şekilde ölümden kurtulup sonsuz gençliğe kavuşana kadar. 

Adaline 29 yaşındayken yaşlanmamaya başlar ve hayatı, daha önce hiçbir insanın tecrübe etmediği bir süreç başlar. 

Bu önemli kader anı, onu yıllarca süren ve benzeri olmayan bir yolculuğa çıkarır. 

İki dünya savaşı, 1960'ların tasasız zamanları ve günümüzün modernlikleri arasında küresel değişimlerle hayatı ve aşkı yaşar. 

Yaşı ilerleyen, kızı dışında herkesten dikkatlice sırrını saklayan Adaline, önemli değişikliklerin üstesinden zerafetle sıyrılmayı başarır, ta ki eski bir ilişkisi, günümüzde karşısına çıkan bir aşk fırsatıyla çakışıp, alışılmadık geçmişini ortaya çıkarma tehdidi oluşturana kadar.



Palavrası aşırı dozda bir fanteziden ibaret olan öyküsünün ilginçliği sebebiyle, merak ettirerek kendini izletmeyi başaran The Age Of Adaline, gelecek her sahnesinin önceden ve aynen tahmin edilebilirliği yüzünden, zaman zaman can sıkıcı da olabilen bir film..

Her zaman, her yerde ve hep öne sürülen ve de her defasında da benden feci bir fırça yiyerek kaçacak delik arayan bir meşhur tezin (ölümsüzlüğün çok kötü ve istenmeyecek bir durum olduğu saçmalığından bahsediyorum) bi şekilde yeniden masaya sürüldüğünü görmek, ayrıca can sıkıcıydı ya.. neyse..


Gerçi burada 'ölümsüzlük' yok, 'sürekli genç kalma' olayı var..
Örneğin, bir araba kazasıyla birlikte, genç ve yakışıklı bir ceset olarak -o çok merak edilen- öteki tarafa anında vasıl olma olanağınız da var yani..
Gelgelelim bu durum bile bazılarımızı bunalıma sokmaya yetiyormuş anlaşılan..


Şu insanoğluna ya da insankızına yaranılmadığını bir kez daha görüyoruz sayın seyirciler..
Kadına sonsuz bir gençlik, solmayacak bir güzellik veriyorsun, yine de suratını asıyor..
Neden?.
Sevdiği adam bu arada yaşlanıyor da, mortoyu çekiyormuş da ama kendisi hâlâ taptaze kalıyormuş da..
Hadi len!.
Ben buna aşkın değil de timsahın gözyaşları derim; yutmam yani..


Öte yandan, olaya bir de 'istediğin sayıda, dilediğin kadar aşk yaşayabilme imkânı' açısından bakılıverse, anında yerle bir olacak bir tez üzerine kurulmuş bu filme, böylesine 'sağlam bir duruş' kazandırmanın önemli bir başarı olduğunu da kabul ediyorum..

Filmin, 'vadesi muhtelif ama geçiçiliği şüphesiz' aşk mefhumuyla, 'vadesi sonsuz ve kalıcılığı da kesin' ebedi gençliği dövmeye kalkışması, her zaman etkilenmeye teşne biz romantikler açısından -her şeye rağmen- saygıya değer bir tercih olarak görülüyor, görülmeli elbette..
Lâkin aynı anda ve kafamızın bir başka köşesinde, o 'aşk efendi'nin resmen nakavt olduğunu da görüyoruz, hüzünleniyoruz ve de görmezden gelmeye çabalıyoruz..


Bugün de, senaryosunun bu ipe sapa gelmez mantığını bir kenara bırakırsak, sinematografisiyle, bir çok tarihsel dönemi içine alan senaryoya koşut olarak oluşturulan atmosferiyle, özellikle Blake Lively'nin -güzelliğiyle başabaş giden- oyunculuk performansıyla bizden 'izlenebilir' onayı alabilen bir filmden bahsettik..
Bir başka yazımızda yeniden buluşmak üzere şen ve esen kalınız..




The Age Of Adaline / Ölümsüz Aşk

Yönetmen: Lee Toland Krieger
Senaryo: J. Mills Goodloe, Salvador Paskowitz
Oyuncular: Blake Lively, Michiel Huisman, Ellen Burstyn, Harrison Ford
Yapım: 2015, ABD, 112'

   3 / 5