6.11.16

Tiyatro Martı : Demir



Geçtiğimiz sezon birlikte oynadıkları anne-kız rolüyle dikkat çeken, anne-kız Güzin ve Zeynep Özyağcılar, Demir ile yeni sezonda tekrar sahnedeler!

Zeynep Özyağcılar’ın kurduğu Tiyatro Martı tarafından sahneye konan Demir; etkileyici metni ve oyuncu performanslarıyla izleyenleri, kadının savruluşuna, sistemdeki yerine ve pek bilinmeyen yönleriyle kadın dünyasına tanık ediyor.

Başrollerinde; Güzin Özyağcılar, Zeynep Özyağcılar, Gözde Çetiner ve Burak Tanay’ın yer aldığı oyun, bir anne ile kızının yıllar sonra tekrar bir araya gelme hikayesini anlatıyor.

Feminist yazar olarak bilinen Rona Munro’nun dünyada en çok oynanan oyunu olma özelliğini taşıyan Demir; 15 yıl önce kocasını öldüren ve müebbet hapse mahkûm olmuş bir kadın ile annesi hapse düştüğünde 11 yaşında olan, geçmişi bu travmayla silinen bir kızın, ilk defa bir araya gelme hikayesini anlatıyor.
Hapishanenin görüşme odasında ilk anda birbirlerini tanıyamayan anne-kız, konuşmaya başladıktan sonra geçmişi, aslında kendilerini, kendi özlerini ve özlemlerini ararlar.




Yönetmen yardımcılığını ve dramaturgluğunu Hande Ören’in üstlendiği Demir'in, dekor tasarımı Cihan Asar’a, müzikleri ise Selimcan Yalçın’a ait.  


Oyunun mmknmrtb notu ::

Bu sıralar "iyi" bir oyuna rastlamam biraz zor olacak galiba; geçende Tuba Ünsal Prodüksiyon'un oyunu İsimsiz Yıldız'da uğradığım hayal kırıklığı sıkıntım, Demir'le de aynen devam etti ki artık Tiyatro Tanrı'sına duaya başlamam an meselesi..

Hapiste yattığı 15 yıl boyunca arayıp sormayan, 'nedense' işinden ayrılınca pek sevdiğini hatırladığı annesini ziyarete giden -en azından- 'tuhaf' bir kadının, sürekli tekrarladığı bu ziyaretlerdeki ana-kız konuşmalarından ve bu ikilinin, yine iki adet gardiyanla -arada bir- cebelleşmelerinden ibaret bir oyun bu..

Yıllarca içerde yatan, haliyle de dışarıya ve eski özgür yaşantısına özlem duyan, ama bu hususta hiç umudu olmayan annenin şimdiki arzusu, anlamsız bir şekilde birden ortaya çıkan, 'yaşam becerisi sıfır' düzeyinde olan kızının -hiç olmazsa- kendi hayatını doya doya yaşamasıdır..
Konunun bu 'basit ama duygusal' özü, böyle yazılınca sanki pek bi anlamlı geliyor insana; lâkin şu oyunun, bunu dahi anlatmaya takati yok ki..

'Anlatamayan' metne eşlik eden, seyirciye iç sıkıntısı vermekten başka işlevi olmayan diyaloglarla zorla ilerlemeye çalışan, en hafif tabirle 'sıradan' denebilecek bu piyesi, ustalıklarından asla şüphe duymadığım Güzin ve Zeynep Özyağcılar bile hareketlendiremiyor..

Diyalog deyince aklıma; oyunun ortalarında, kızımız Zeynep Hanım'ın erkek gardiyanla giriştikleri ve adeta hiçbir şey söylememek için çaba sarfettikleri o 'konuşma mücadelesi' geldi de şimdi..
Neyse!.

Tiyatroyu ve birbirimizi sevelim ve de mümkünse sevişelim..