8.11.17

The Square :: Christian'ın Geciken Basireti



"Christian, bir çağdaş sanat müzesinin saygı duyulan küratörü. 
Boşanmış ve iki çocuk babası, elektrikli araba kullanan ve hayır işlerine destek olan bir adam.
Bir sonraki şovu, yanından geçenleri başkaları için fedakarlığa davet eden, onlara sorumlu insanlar olduklarını hatırlatan “Kare” isminde bir enstalasyondur. 

Ancak bazen prensiplerinize uygun adımlar atmanız zordur: Christian’ın, telefonunun çalınmasına verdiği aptalca tepki onu, utanç verici durumlara düşürecektir. 
O başına gelen sorunlarla uğraşırken, müzenin PR ajansı Kare için umulmadık bir reklam kampanyası hazırlar. 
Kampanyanın çektiği tepki, Christian'ı ve müzeyi bir varoluş krizine sokacaktır."

Senarist-yönetmenimiz Ruben Östlund, önceki filmi Turist'ten sonra fazla bi irtifa kaybetmeden yoluna devam ediyor, sayın seyirciler..


Hemen hiç bir benzerliği yok belki ama, zengin ya da -hani o eski AKM'den çıkmayan- 'elit' kesime yönelik eleştirel yaklaşımının üzerimde oluşturduğu etkiyle olsa gerek, bana Toni Erdmann'ı hatırlatan The Square, sanatın ve hayatın bazı 'acı' gerçekleri üzerine sarkastik bir drama..

Küratör kahramanımız Christian sayesinde, sanat, sanatçı, eser, küratör, galeri, sanat sponsoru, sanatsever, sergikokteylisever gibi ilgili kişi, kurum ve kavramların tanımına, tanıtımına kendince değinen filmin bize asıl göstermek istediği şey, tüm bunların pratikteki gerçekliği oluyor..




Kavramsal Sanat'ın, özellikle de 'Enstalasyon'un yaygınlaşmasıyla gündeme gelen ve zamanında çok tartıştığımız, "Bir galeride ya da sanat müzesinde sergilenecek herhangi bir 'şey' -ister istemez- sanat eseri özelliği/değeri kazanır." mealindeki -kesinlikle doğru olan- saptamayı hatırlatmak gibi bazı hususlar biraz demode kaçsa da; 'müzedeki sanat eserini yanlışlıkla süpüren görevli' ya da 'anlattıklarını dinlemeden yemeğe koşuşturan davetlileri fırçalayan şef' gibi detaylar, filmin alaycı duruşunu güçlendiriyor.. 

'Sanatına yabancılaşan ya da sanatını içselleştiren performans sanatçısının dramı' olarak nitelendirebileceğimiz sekans ise, bu duruşun ve filmin tamamının en çarpıcı, en 'provokatör' kısmıydı..



Diğer yandan The Square, bireysel ve toplumsal yaşantımızda bizi belirleyen ya da engelleyen, ama her halükarda bizi etkileyen gerçeklerin altını çizmekten asla imtina etmiyor..

Kadın-erkek ilişkisindeki failler arasında ister istemez oluşan, ama asla sonuca ulaşılamayacak, o daimi ve evrensel tartışmalara da şöyle bi ucundan temas eden filmin asıl vurgulamak istediği husus; filme adını da veren Kare ile simgeleştirilen güvenmek, diğerkamlık, yardımlaşmak, eşitlik, yükümlülük gibi, giderek çok zayıflayan değerlerin etkisiyle, toplumsal yaşantı evrenindeki 'güvenli' bölgenin giderek daralması, dolayısıyla da insanlar arasında oluşan maddi ve manevi uçurumların varlığı oluyor..

Öte yandan, bize "doğru" gibi gelen düşünce ve davranışların, bundan etkilenebilecek başkaları için tamamen "yanlış" sonuçlar doğurabileceği gerçeğine, sonradan ya da iş işten geçtikten sonra uyanan, durumu -bir nebze de olsa- düzeltmek için elinden gelen çabayı göstermeye çalışan kahramanımız Christian'ın bu 'gecikmiş' basireti bile, şu günlerde o kadar değerli ki!.


The Square / Kare


Senaryo ve Yönetmen: Ruben Östlund
Oyuncular: Claes Bang, Elisabeth Moss, Dominic West
Yapım: Erik Hemmendorff, 2017, İsveç / Almanya / Danimarka / Fransa, 142'

/10